AGATOCLE (RAY BATIĞI) Tırhan Oktay’ın anılarından 2

HEYBETNÜMA GEMİSİNİN DENİZ MÜZESİNDEKİ MAKETİ

Dalgıçlar kahvesinde anlattıkları ,batık hikayeleri ,Alman cep denizaltıları , amphora yüklü gemiler, bakır ,kalay yüklü şilepler, 1800 lü yılların son yarısında Karadeniz kıyılarının yerleşim yerlerini basan ambarları tıka basa altın ve mücevher yüklü ahşap üç direkli yelkenli toplu tüfekli zindandan kurtulmuş mürettebatı ile batıp kayıplara karışan o ünlü korsan gemisi KARA PRENS in (sonraları çok arandı ama bulunamadı ) hikayelerini dinlemek ve hayallere dalmak büyük keyifti. Lafa karışamazdım hem çok gençtim hemde o adamlara saygısızlık etmek istemiyordum ben onların gözlerinde melezdim yani hem forma ile dalıyordum hemde scuba ile.

Onlarda bana saygısızlık etmiyorlardı beni sınıflandırmıyorlardı.Bilmedikleri bir tarafım daha vardı ben aynı zamanda saf oksijen dalıcısıydım.Kanisterli DAVİS lerle baraline ve shell-natron kullanan kapalı devrelerle ses ve hava kabarcığı çıkarmadan 4 saat sualtı zamanı veriyorlardı. Tabi kimyasal ilaçları piyasadan bulabildiğimiz kadariyle.. Bana bırak evlat o tüpleri , lastik (neopren ) elbiseleri ,onların modası çabuk geçer sen formayla MK 5 le dal nasihatleri çekiyorlardı.O dalgıçlar kahvesi bana dedemin Antalya Kale içindeki son derece bakımlı bahçe içindeki bağdadi ahşap cumbalı türk evini hatırlatıyordu. O çok odalı 2 katlı alabildiğine yüksek tavanlı evin bir odası sandık odasıydı.O kalabalık aile dağılınca bende adam yerine konacak kadar büyüyünce o odaya girebildim. Sandıkları dayımın izni ile açabildim.

Aile, Giritten ve kanlı isyandan kaçarken getirebildikleri o sandıklar yığınla acı tatlı hatıralar fotoğraflar mektuplar giysiler cerideler (günlük gazeteler ) daha bir çok küçük eşya ile doluydu .İşte o dalgıçlar kahvesine hr gidişim bana o sandık odasını hatırlatıyordu.Bakalım bugün neler anlatacaklar merakı ve duygusu beni o kahveye çekiyordu. İşte Ray (Agatocle ) ve Bakır (Heybetnüma ) batıklarının esrarını dalgıçlar kahvesinde öğrendim.Batıkları battıkları yerleri derinliklri ne amaçla geldikleri ne taşıdıkları nasıl batırtıldıkları .. eksik kalan yerleride 1964 ağutosunda bu batıklarda profosyonel olarak çalışırken tamamladım.

Denak-1 gemisi hakkında hiç iyi şeyler söylemiyorlardı.Onlara göre gemi lanetlenmişti ve o gemide dalış yapanları kötü günler bekliyordu. Dalgıçlar Kahvesine kadın giremezdi bunun uğursuzluk ve ölüm getireceğine inanıyorlardı.Kahvenin kapısında içerden bakınca bir sürü dualar ve tılsımların asılı olduğunu görürdünüz. Benim DENAK-1 Gemisininlanetli olması umrumda bile değildi.Sene 1963 dü ve ben 1 yıl sonra bu gemide profosyonel scuba dalıcısı olarak çalışacağımı tahmin bile edemezdim.Ray Batığını araştırmaya başladım İzmit Körfezi hakkındada bilgi edindim.Dalışa en uygun mevsim rüzgarlar akıntılar kirlilik durumu dahil, her yıl İzmit Körfezinde dev boyutlarda canavarlar (köpekbalıkları) hakkında bile araştırmalar yaptım.Haritada batığın koordinatlarını noktalanmış yerini buldum.

Osmanlı imparatorluk toprakları ve özellikle İstanbul düşman donanması ve ordularının işgali altındayken 4 ambarlı 150 m uzunluğunda ,istimli,uskurlu, bu İtalyan bandıralı askeri nakliye gemisi ,ambarlarında ,ray,travers, lokomotif,parçaları ,demir tekerlekler ve benzer malzemeleri İzmit Körfezinden Anadoluya nakletmek üzereyken donanmamız tarafından döşenen mayınlara çarparak 47 m derinliğe batmış.Batış tarihini tahmini bulabildim.1913-1914 arası.Batığın isminide 1 yıl sonra lanetli DENAK-1 gemisinde dalgıç olara çalışırken geminin kalbini çıkarınca öğrenebildim.

Batıkda daha önceleri formalı dalgıçlar çalıştırılmış taşıdığı yükün bir kısmı , makine dairesi kesilip alınmış,kondenserleri alınmıştı ve daha sonra (bize özgü bir tabir ) Ray Batığına 3 dalış yaptım.İlk dalışım 1963 senesinde oldu sonra Metear la anlaşınca Denak şirketi adına 2 dalış daha yaptım. Bakır batığına yani Heybetnüma ya tam 32 gün gemiden (DENAK-1 ) den hiç ayrılmadan ,tatlı su ile yıkanmadan, sayısını hatırlıyamıyacağım kadar dalış yaptım.O batığın her bölmesini ezbere biliyordum. Her 2 batıkta Marmaranın o bereketli günlerinin özeti gibiydi. Ray Batığına yaptığım 3 dalışımdada batığın baş üstüne indim , tesadüfen bu öyle oldu. Ve atılan her malya geminin sancak baş üstü tarampetlerine takıldı. İşte o 1963 senesinin yaz mevsiminin ağustos ayının hafta ortası bir gün sabah gün ağarırken Eskihisar (İzmit ) kıyısında bir balıkçı kahvesinin önüne arabamızı park ettik.Ray Batığını bilen nişancı bir balıkçı bulduk.Diğer balıkçılar batığa dalmak ve avlanmak istememizden hiç hoşnut kalmadılar.O düşmanca kıskançca bakışları sualtı avcıları iyi bilirler. Balıkçı ,kayığın eksiklerini ,yakıt ve kumanyayı tamamladı ve bizde malzemelerimizi kayığa taşıdık.Evde dalışa gitmeden bütün malzemelerimi check-up listesinden defalarca kontrol ederim. Daima çiftli ve büyük kapasiteli tüp kullanırım ve hep Avrupa standartı tüpleri kullanırdım.

O yıllarda Avrupa standartı en fazla 170 Bar ,USA da ise 2250 psi yani 155 Bar idi.Tüplerim 12+12 litre La Spirotechnique firmasının son modeliydi.Ben 50 Bar daha fazla bastırırdım. Gaz fabrikalarında kompresör operatörünün eline iyi bir bahşiş sıkıştırdınızmı fazla bastırırdınız.Hele tüpleriniz yeniyse endişe etmenizde gerekmezdi.Avrupa standartında imal edilen tüpler çelik ve daha ağırdılar o yıllarda tüpün yırtılma basıncı 600-700 Bar dı hatırımda kaldığı kadariyle. Partnerimin malzemeleride aynı standarttaydı ben tek kademe çift hortum mapsı non return valfli boyunda emniyet bantlı bir Amerikan malı regülatör kullanıyordum.ve bu mücevher gibi aletten çok memnundum. SCUBAAIR . Partnerim US Divers Aqua Master 2 kademeli non-return valfli bir regülatörü vardı ve o yılların popüler bir regülatörüydü.havamız temiz ve dalışa yeterliydi.Benim bir prensibim vardır ne kadar fazla bol hava ile dalarsanız o kadar güvendesiniz demektir. Balıkçı makinenin motor kolunu çevirdi ve biz kötü bakışlar altında iskeleden ayrıldık. İzmit Körfezinin ortalarını geçtik Dil Burnundan körfez içine doğru 2 deniz mili ve kıyıdan bayağı açıkta ilerlerken balıkçı kerteriz nişanlarını aramaya başladı ve makineyi rölantiye aldı az sonrada stop ettirdi ,küreklere geçti keskin bakışlarla kerteriz nişanlarının kesiştiği noktaya geldi ve işte batık altımızda dedi.Bu bana yetmezdi tabii malya at batığa takalım o ipi klavuz olarak kullansacağız dedim.Balıkçı başaltından malyayı çıkardı ve bir ince bağlayıp aşağı bıraktı birkaç denemeden sonra malya sağlam bir şekilde takıldı o bunları yaparken biz kuşanmış dalışa hazırdık. Belki sizlerdede oluyordur bilemem ama en basit bir şnorkel dalışında bile bende olur , hafiften bir korku ,endişe hali özellikle dalış yerine ulaştığım anlarda ben bunu derinden hissederim ve bu olmalıdırda çünkü korku emniyeti tetikler tedbirlerinizi pekiştirir. İşte bu adrenalindir tanrıların içkisi.

Benim başardığım tam anlamı ile korkuların üstüne gitmek ve o muhteşem içkiyi içmek bu korkuyu bu motivasyonu kontrol altında tutmaktır.Biz hazırlanırken yakınımıza bir kayık geldi 40-50 m kadar uzağımızda oyalanıyor pozunda geziniyor.Aklıma kahvenin önündeki kızgın balıkçıların ne yaptığımızı anlamak için gönderdikleri şüphesi geldi.Endişem çıkışta satıhta kayığı bulamak geldi ve nişancı balıkçıya bu ne iş dedim ,oda endişelenme beyim ben burdayım bu balıkçı benim köylüm dedi. Malyayı kontrol ettim ve sırayla suya girdik ,malya ipinden aşağıya süzülmeye başladık. İzmit Körfezi o yıllardada çok kirliydi ,su bulanıktı yinede 5-6 m görüş vardı. Su ılıktı ve akıntı hafiften körfez çıkışına doğru 1-1.5 mil kadardı. O buz gibi kristal tabakayı geçince batığın gölgesi etrafı kararttı ve gölgeyi geçincede pırıl pırıl berrak bir su çıktı bu arada biz dev geminin baş üstüne sancağa indik. Malya baş üstüne yakın sancak parampetlerine sağlamca takılmıştı.Ben yinede malyayı çıkarıp bir tur attırıp yeniden parampetlere taktım.

Çıkışı ve dekoları o ip üzerinden yapacağımız için işi şansa bırakamazdım.Hiç böyle bir görüş beklemiyordum dev gemi nerede ise baş üstünden üçüncü ambara kadar net bir şekilde görünüyordu. 1913-1914 yıllarından beri öylece duruyordu. Baş üstünde biraz durup gemiyi seyrettik ,kaşar peyniri tekerini hayal edin ortasından kalın bir parçayı kesip alın işte öylesine ustalıkla makine dairesini geminin oturduğu zemine kadar dinamitle kesip almışlar hepsi o kadar gerisi olduğu gibi duruyordu.Yaşlı balıkçı o günleri hatırlıyordu , o günlerden sonra buraya dalan ilk sizsiniz demişti. Bizi ilgilendiren balıklar ve böceklerdi .Geminin başaltı ve kıçaltı kamaralarında ve yaşam bölgelerinde gemi sürpriz bir şekilde batarken kimbilir ne eşyalar terkedilmişti. Ve onları bulup çıkarsam rejenere etsem ne kadar değerli koleksiyon malzemeleri çıkar diyede düşünüyordum ama dalış planımız avdı ,ben de partnerimde dalış planını bozmadık.

Osman Yaşar Kulaç
05366985171
Bu yazı daha önceden scubatr.com/forum da yayınlanmıştır.
Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !




https://www.sualtigazetesi.com/wp-content/uploads/image-2-3.png