AGATOCLE (RAY BATIĞI) Tırhan Oktay’ın anılarından 3

Şimdi size anlatacağım manzarayı gözünüzün önüne getirmeye çalışın sizde benim kadar heyecanlanacaksınız.Geminin üçüncü ambarını üstünden 5-10 m yukarısından o ünlü tanrıçanın bereket boynuzunun size doğru boşaltıldığını hayal edin. Tanrım o bereket boynuzundan neler neler üzerimize boşalıyordu. İri sinaritler, iri mercanlar, alyanaklar, balta baş karagözler, sargoslar, lidakiler, ispariler, mor menevişli dev eşkinalar, minakoplar, melanurlar, hele çok sert fırtınalarda balığın baş üstüne kadar savrulmuş kıyıda köşede birikmiş kumlar arasında bıyıkları ile kumları karıştırıp solucan kurtçuk arayan o çingene palamutu iriliğindeki topuk barbunları, iri tekirler ve batığın 4-5 m üstünde yüzen çelik mavisi damgalı pabuç kadar iri izmaritler , istavritler ve bizim hava kabarcıklarımızın çıkardığı sesleri merak edip kuytu bir delikten uzaktaki kuytu bir deliğe bize yan gözle bakıp hızla gözden kaybolan koyu gri renkli 1.5-2 m lik soba borusu kalınlığındaki mığrılar ama en önemlisi o berrak suda her biri 4-5 kiloluk o Marmara nın iri kalabalık mı kalabalık böcek (langusta) kolonisi ve rengarenk capcanlı bir sualtı manzarası.. Marmara nın böcekleri çok iri olur.10 kiloluklarına nadiren rastlanır . Böcekler son derecede sosyal ama o derecede de pasaklı hayvanlardır ,kalabalık koloniler halinde yaşar ,temizliklerine özen göstermezler. İstakoz gibi makasları yoktur ama kafalarında ve kuyruk eklemlerinin altında çok sert ve keskin dikenleri vardır.

Elinize batarsa üzerlerindeki organizmalar yüzünden acılı ve zor iyileşen yaralanmalara neden olurlar. O çok aktif olduğum yıllarda doktorların verdiği epeyce sülyamitli hap yuttuğumu hatırlarım. Böcekler ve istakozlar ,kayıp ettikleri organları yeniden üretme yetenekleri vardır. Yani yeni bir anten veya yeni bir kıskaç üretebiliyorlar.Yakaladığınızı sandığınız bir anda kolayca antenini veya kıskacını bırakabiliyorlar. İstakozlarsa (lobster ) tam anlamı ile asosyal hayvanlardır.Yuvalarında tek başlarına yaşarlar.ve karideslerle (embiyosis ) Ortak yaşamları vardır.o kadar titizdirlerki yuvalarını her gün süpürür çok temiz tutarlar.

Yuva önlerine renkli taşlarla balkon yapacak kadar zevk sahibidirler iri kesici ve parçalayıcı kıskaçlarını çok çevik ve ustaca kullanırlar şaşarsınız. Marmaranın o eski bereketli günlerinde 10 kg a kadar iri ve bol istakoz avladım ama benim gördüğüm en büyüğü Gökçe Adada 1989 un şubat ortalarında Kuzu Limanı arkasında kaptan balıkadam trimix gaz ile 150 m derinliklerde Ege ve Akdeniz in kırmızı mercan avcısı Tuğrul Orcan ın avladığıdır. İstakozu 1-2 metre derinlikten eliyle zedelemeden aldı. Teknede tarttık tam tamına 16.5 kg ağırlığında dişi bir istakozdu.Tuğrul Orcan Bodrum da dalış merkezi sahibiydi ,giderseniz benim adımı verin size o dev istakozun kesici parçalayıcı kıskaçlarını göstersin. Sularımızda avlanmış en büyük istakozdu bu. Tuğrul ,ben Aktif Balıkadamlar Kulubü genel başkanı iken, benimle sohbet için ara sıra gelir ve uzun konuşurduk. O yıllarda kulubün havası sıcak ve samimiydi, herkes birbirini sever sayardı. Laf lafı açtı misali nerelere uzandık şimdi tekrar batığa baş üstüne dönelim, bu muhteşem manzaranın şaşkınlığını üzerimizden çabuk attık.Ben ve partnerim aç gözlülük yapmamayı yıllar önce öğrenmiştik.Yaptığımız planı bozmadık balıklar ürküp dağılmadan önce avı bitirip birazda seri şekilde gemiyi gezmeyi planlamıştık. Beni tanıyanlar bilir yaptığım dalış planını olağan üstü bir şeyler olmazsa bozmam.Ben iri bir sinarit ve 3 böcek avlamayı düşünmüştüm , böceklerden birini nişancı balıkçıya verip onu ödüllendirecektim. Ben balıkların telepatik algılarının çok güçlü olduğuna inanırım,ses telleri yok ,suda yaşamaya göre yaratılmışlar. 1955 senesinden şu ana kadar yani 71 yaşıma kadar hiçbir zaman sıradan bir sualtı avcısı olmadım.eğitimliyim ve her zaman avımı çok iyi tanımış izlemiş ve notlar tutmuşumdur. Bakın batıkta neler oldu.

Ben partnerime hadi başlayalım işaretini verince beyin dalgalarım ortama yayıldı o sakin sakin yüzen bize bakan sinaritler, mercanlar, ve alyanaklar (çipura ) bizden uzaklaşmaya ve zıpkın menzilimizden dışarı çıkmaya başladılar ve loş hatta karanlık ambara yöneldiler.Eşkinalar ,karagözler, melanurlar, barbunlar, lidakiler, istiflerini bile bozmadılar çünkü kafamızı içinden yayılan düşünceler dalgalar onlara karşı bir niyetimizin olmadığını anladılar. Sadece böcekler rahatlarını bozmadılar zaten onları her zaman biraz moron bulmuşumdur. Karanlık ambarda işimiz zorlaşacaktı her ikimizde büyük palet kullanıyorduk. Ben ambara girmeye çalışan büyük bir sinariti Kafasına en yakın sinir çizgisinden vurdum.Çizginin arkasında omurganın, olduğunu bilirsiniz kırılan kemiğin sesi geldi ve balık birkaç titremeden sonra dondu kaldı.Arkadaşım iri bir mercanın peşine takıldı ama tetiği çekmekte geç kaldı mercan ve diğer ürken sinaritler ambara yönelmişlerdiki ambara girerken vurdu.Bende onu yalnız bırakmamak için ambara girdim. Ambarın içi loştu ama çok berraktı, o zaman ambarın içinde ayırıcı perde olmadığını anladım.Bir bakışta geminin yükünü yani rayları ve tekerlekleri gördüm. Partnerim mercanı tele takmış birde iri alyanak vurmuştu merak edersiniz diye bilgi vereyim, İstanbula dönünce balıkları ve böcekleri tarttık ,benim vurduğum sinarit 15 kg , mercan 9 kg ve alyanakta 3.5 kg geldi. Böcekler ortalama 4-4.5 kg dı. Tekrar baş üstüne çıktık ve böceklere yöneldik, tembel böcekler rahatlarını bozmadan bizi bekliyorlardı taki yığının içinde birinci böcek yakalanıncaya kadar istiflerini bozmadılar ama o ilk avdan sonra yığın dağılmaya başladı. Elimizi çabuk tutup yığından ben 3 arkadaşımda 2 iri böcek aldık.Avı bitirmiştik aramızda okeyleştik etrafa şöylesine bakıp geminin kıç üstüne doğru hızla yöneldik. Ama bakın sonra neler oldu.

Geminin kıç üstüne geldiğimizde hiç beklemediğim kadar ve bu kadarıda olmaz dediğim bir sürprizle karşılaştım. Rüyamda görsem inanmazdım , Ray Batığının kalbi yani ÇAN yerli yerinde duruyordu. Batıkta yıllar önce çalışan formalı dalgıçlar ya değer vermemişler yada forma ile çalıştıklarından yani ağır hareket nedeniyle oralara bakmamış gitmemişlerdi.Ben çana sadece elimi sürüp okşamaktan başka bir şey yapamadım. Çanın üzerinde geminin ismi AGATOCLE, yapıldığı ve denize indirildiği yer tarih ve limanı yazıyordu bundan emindim ama çanın üzeri çok iri ve oraya özgü kabuklu canlılarca örtülmüştüki okumak imkansızdı.Bıçakla kazımakta çanı hırpalamak olacaktı kafamda o an sadece çanı almak için yeni bir dalış planladım. Ama o plan balıkçılar yüzünden uygulanamadı ve ben ancak 1 sene sonra o lanetli DENAK-1 gemisinde çalışırken çanı Metear firması adına çıkardık ve çan benim olamadı. Şu an Metear ın Karaköydeki yazıhanesinde vitrinde o günün anısına duruyor. Rahmetli Teoman Ergene ve Aret Hovagimyan çanı tamamen temizlememişler sadece geminin adı okunuyor ,AGATOCLE nin altında denize indirildiği tarih ve limanı hala sır.Partnerimle işaretleştik ve malya ipine doğru geri döndük saatlerimize baktık tam planladığımız gibi dip zamanımız dolmak üzereydi malyayı parampetlerden kurtardık ve yavaş yavaş yükselmeye başladık. İlk deko durağına kadar çıktık havamız boldu emniyet dekosunuda yaptık , insan zamanla mapsın içinden konuşmayı öğreniyor.Benim aklıma başaltı ve kıç altındaki yaşam malzemeleri geldi.Gemi sürpriz bir şekilde batarken gemiciler arkalarında kimbilir neler bırakmışlardı.O zaman değersiz olan eşyalar şimdi rejenere edilse ne kadar değerli koleksiyon malzemeleri çıkardı.

 

Osman Yaşar Kulaç
05366985171
Bu yazı daha önceden scubatr.com/forum da yayınlanmıştır.
Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !




https://www.sualtigazetesi.com/wp-content/uploads/image-2-3.png