İstanbul Yenikapı’daki kurtarma kazılarında en azından bizim coğrafyamız açısından bu soruya bazı yanıtlar bulundu. Yenikapı Kazıları’nda ortaya çıkan 37 gemi batığı kalıntısının ahşap malzemesi, bize Anadolu’nun ağaçlarıyla deniz ulaşımının öyküsüne dair yeni bilgiler aktardı.
Bu bilgilerin ortaya çıkmasındaki en önemli çabalardan biri de Prof. Dr. Ünal Akkemik’e ait.
Prof. Dr. Ünal Akkemik, bir orman botaniği uzmanı. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Botaniği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olarak görev yapan Akkemik, ülkemizin birçok bölgesinde botanik alanında değerli çalışmalara imza atmış bir isim. Ağaç fosillerinden, ülkemizin ağaç ve çalılarına, Anadolu bitkilerinin kültürel miras üzerindeki izlerine kadar birçok alanda birbirinden değerli çalışmaları bulunan Prof. Akkemik ile ağacın denizle buluşan yanını, Yenikapı batıklarını konuştuk.
Bilal Karataş ile birlikte hazırladığımız Deniz Müzeleri programımızın bu haftaki konuğu Prof. Dr. Ünal Akkemik oldu. Yenikapı kurtarma kazılarında görev alan bilim insanlarımızdan biri olan Akkemik’in buradaki görevi, Bizans döneminden Osmanlı dönemine kadar geçen zaman dilimi içerisine tarihlenen Yenikapı batıklarının ahşap malzemelerinin bilimsel tespitini yapmaktı.
Programda, “Yenikapı bize bir laboratuvar oldu” diyen Akkemik, özellikle botanik anlamında gemilerin yapımında kullanılan ağaçların bilgilerine ulaştıklarını söylüyor. Yenikapı kurtarma kazıları sırasında toplam 37 gemi batığı bulunduğu bilgisini veren Akkemik, bunlardan 5 tanesinin savaş gemisi, geri kalanının da ticaret gemileri olduğunu belirterek, “benim oradaki görevim bu gemilerin hangi ağaçlardan yapıldığını bulmaktı” diyor.
Yenikapı batıklarından 27 tanesi üzerinde çalışma yaptığını belirten Akkemik, hazırladıkları tabloda yeşil renkle gösterilen gemi batığı kalıntılarının iğne yapraklı ağaçlardan yapıldığını, kahverenginin tonlarını içeren kalıntıların ise kestane ve meşe gibi ağaçlardan inşa edildiği bilgisini veriyor.
Prof. Dr. Ünal Akkemik’in verdiği bilgilere göre Yenikapı batıkları arasında fıstık çamından inşa edilmiş gemiler bile var. Çok sevdiğim bir ağaç olan fıstık çamının gemi yapımında kullanılmış olması benim için de yeni ve ilginç bir bilgi oldu. Akkemik’in verdiği bilgilerden, tıpkı fıstık çamı gibi Akdenizli bir ağaç olan servinin de Yenikapı batıklarındaki gemilerin inşasında kullanıldığını öğreniyoruz. Gemilerin inşasında kullanılan iğne yapraklılar arasında kızılçam da var elbette.
Bütün bu bilgiler, Akdeniz’e has türlerle inşa edilen gemilerin Marmara’ya ticari seferler yaptığını gösteriyor. Akkemik, MS 4. ila 6. Yüzyıllar arasında gemi yapımında iğne yapraklı türlerin öne çıktığını, 8 ile 11. yüzyıllar arasında ise iğne yapraklı ağaçların yerini meşe ve kestane gibi türlere bıraktığının tespit edildiğini dile getiriyor. Mısır’la olan deniz taşımacılığının seyrinin değişmesinin ardından Akdeniz’den Marmara’ya olan ticari akışın zayıflamış olmasının bu değişimde etkili olduğu düşünülüyor.
Akkemik’e göre gemilerin yapım malzemelerinin değişmesinde, Marmara çevresi ve Batı Karadeniz’e has kestane ve meşe gibi ağaçların Akdenizli iğne yapraklılara tercih edilmesinde tarihsel akışın değişiminin de etkisi var.
Bir botanikçi olarak kültürel mirasın üzerinde yer verilen bitkilerin de gemilerin yapımında kullanılan ağaçlar gibi geçmişle ilgili bilgiler aktardığına işaret eden Akkemik, Ege ve Akdeniz coğrafyasının antik kentlerinde ya da müzelerde gezerken incir, üzüm, zeytin, nar ve haşhaş gibi türlerin figürlerinin ayırt edilmesi gerektiğini vurguluyor.
İstanbul’daki arkeoloji müzelerinde sergilenen taş heykeller üzerinde kullanılan bitkilerle ilgili akademik bir çalışma yaptıklarını söyleyen Akkemik, “Taş heykeller üzerinde 24 farklı bitki bulduk. Bu çalışmayı bir makale olarak da yayımladık” diyor. Bu çalışma sırasında Hindistan kökenli bir bitki olan patlıcan motifi ile de karşılaştıklarını dile getiren Akkemik, 16. Yüzyılda geldiği sanılan patlıcanın bu topraklardaki geçmişinin çok daha eskilere dayandığına ilişkin verilerin bulunduğuna dikkat çekiyor.
Bir de Anadolu coğrafyasına has meşe palamudu ve doğu çınarı yapraklarının kültürel miras üzerine sıklıkla nakşedilen türler olduğunu söyleyen Akkemik’le Yenikapı batıklarından, Akdeniz’li bir bitki topluluğu olan makilere uzanan bir söyleşi yaptık.
Değerli Ünal Akkemik hocamıza aktardığı bilgiler için çok teşekkür ediyoruz. Kıyılarımızı, ormanlarımızı, ağaçlarımızı; kısacası üzerinde yaşadığımız coğrafyamızı daha yakından tanıdıkça her geçen gün onu daha çok özümsediğimizi hissediyoruz. Her şeye rağmen, her şeye karşın…
Umarım sizler için de keyifli ve öğretici bir program olur:
Deniz Müzeleri, 17. Bölüm: Prof. Dr. Ünal Akkemik, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi, Orman Botaniği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Dr. Elif Özgür




































