Tutsak Yunuslar Değil Özgür Yunuslar

Hiç tartışma götürmezdir ki denizlerin en sevimli canlıları denildiğinde insanların ilk aklına gelen canlı yunustur. Denizcilerin yol göstericileri, insanların her zaman gördüklerinde heyecanlandıkları mutlu oldukları bir memelidir yunus. Çoğu kişinin bildiğinin aksine yunus bir balık değil, deniz memelisidir. Bizler gibi akciğerleri vardır, bizler gibi doğururlar ve yavrularını emzirirler. Her şeyin ötesinde insanlardan bile çok sıkı aile bağları ve iletişim yetenekleri vardır.

İnsanlar uzun yıllardır yunuslarla birlikte yüzmek için büyük heyecan duyarlar, onların o gülümser gibi görünen yüzlerini daha yakından görmek isterler. Ancak insanları bu masumane gibi duran istekleri ne yazık ki onların hayatlarını kaybetmelerine neden olmaktadır. Ve doğal yüz şekillerinden kaynaklanan o gülümsemeleri son nefeslerini vermektedirler.

Özgürlükten koparılma

Bakın insanların o masum istekleri yunusların hayatlarında nelere mal oluyor. Gösteri havuzlarına ve terapi adı altındaki ticarethanelere yunus tedariki Japonya da ki bir köyden sağlanıyor. Her yıl acımasız kovalamaca sonunda denizlerden ve çok güçlü sosyal bağlarının olduğu ailelerinden çalınan 23.0000 yunusun çoğu daha o onda şoktan, travmalardan ölüyor. Beğenilmeyip geri atılan yunusların da çoğu şok yüzünden boğularak ya da ciğerlerine su dolması yüzünden zatürree olarak ölüyor. Tüm dünyadan gelen yunus eğitmenleri bu yunuslardan beğendiklerini tanesi 150.000$ varan fiyatlarla satın alıyorlar. Peki alınmayanlara ne oluyor biliyor musunuz? Kuyruklarından bağlanarak hemen bir yan koya götürülüp kanlı bir katliam ile öldürülüp parçalara ayrılıyorlar ve yunus eti olarak piyasaya sürülüyorlar.

Çok gelişmiş aile bağları olan yunusların ailelerden koparılmalarının geride kalan sosyal grubu nasıl bir şekilde etkilediği ise çoğu kez göz ardı ediliyor.

Ve havuz ile tanışma
Özgür dünyada çok hızlı hareket edebilme ve bu özelliği ile kısa sürede çok uzun yollar kat edebilme yeteneğine sahip olan yunuslar, yeteri kadar büyük söylemlerinin arkasındaki ufacık havuzlara hapsediliyorlar. Bir çoğu deniz suyundan yoksun, yapay olarak tuzlandırılmış havuzlarda ölü balık yemeyi öğreniyorlar… Doğal yaşamlarında sahip olmadıkları bu alışkanlık yüzünden bir çoğu kusuyor, yeterli beslenemiyor ve bu yüzden hayatını kaybediyor. Hapis hayatına başlayan yunusların %50’si ilk 90 gün içinde ölüyorlar. Hayatta kalmayı başaranlar ise bir avuç balık için kendilerini oraya hapsedenler paralar kazansın diye insanları eğlendirmeye mahkum ediliyor.

Ölüm
Doğal hayatlarında 40-45 yıl arasında yaşabilen yunuslar, esaret hayatının ilk 90 günü atlatabilirler ise havuzlarda 2-5 senelik bir ömüre sahip olabiliyorlar. Dünyanın en gelişmiş sonarından bile daha hassas ultrasonik iletişim yeteneğine sahip olan yunuslar bu seslerin havuzda yankılanması, gösteriye gelen insanların alkış, bağırışlarının ortaya çıkarttıkları sesler yüzünden sonarlarını kapatıyorlar. Alışmadıkları bu sesler yüzünden yüksek stres altında yaşamaları ülser olmalarına ve yaşamlarını çok kısa sürelerde kaybetmelerine neden oluyor. Ve bu ölümlerin sonucunda her yıl denizlerden yeni 23.000 yunus daha esaret hayatı için koparılıyor. Unutmayın ki; gösteri ve terapi adı altındaki ticarethanelere giden herkes yeni yunusların denizlerden kopartılmasından sorumlu ve bu insanlık suçuna ortak oluyor. Giden her kişi, alınan her bir bilet, ödenen her bedel bi vahşetin devamını sağlıyor.

Lütfen dikkat
Doğal hayatından koparılan, esaret altına alınmaya çalışan, psikolojisi ve sağlığı bozulan bir canlının nasıl bir eziyet çektiğini bir düşünün. Terapi adı altındaki uygulamaların sadece para kazanmak için bir aldatmaca olduğunu fark edin. Esaret altındaki, psikolojisi bozulmuş bir canlının kimseye fayda sağlayamayacağı gibi ayrıca oldukçada tehlikeli olabileceği kaçınılmaz bir gerçektir. Kaldı ki tedavideki o kişilere iyi gelecek olan yunuslar değil, başka bir canlı ile iletişime girme durumudur. Bu bir yunus değil, bir köpek, bir kedi bile olabilir. Unutmayın yunuslar doğal hayatın parçası olan vahşi bir memelidir. Balinalar ailesinin dişli balinalar alt takımı içinde Orca (Katil Balina) ile aynı ailedendirler. Geçtiğimiz aylarda bir katil balina eğitmenine saldırıp öldürdü, aynı durumun yunuslarla birlikte yüzenlerin, terapi için onlarla suya girenlerin yada beslemeye çalışanların başına gelmesi de kaçınılmaz bir sondur. Böyle bir olaydan sonra o canlı vahşi olarak nitelendirmek ise sadece insanoğlunun aslında kendi vahşiliğini, bir canlı doğal yaşamından, ailesinden ayırma caniliğini gizleme çabasıdır.

Ve bu gösterileri izlemeye götürülen çocukların, yunusların esaret altında yaptıkları gösterileri izleyip alkışlarken, doğaya ve insana saygılı bir birey olarak büyüyebileceklerini, doğanın yok oluşu karşısında dimdik ayakta durabilecek birer birey olabileceklerini düşünmek sadece bir hayaldir.

Biz ne yapabiliriz.
Yunusların alıkonması, ticari amaçlarla kullanılması ve dolayısıyla yunus parkları da; Türkiye Cumhuriyeti’nin de taraf olduğu BERN Sözleşmesi (Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi) gereğince yasaktır. (İmza tarihi:19.09.1979, Düzenleme tarihi:02.05.1984, Yürürlük tarihi: 01.09.1984). Bunun için açılması planlanan yunus parklarına karşı yürütülen proje ve kampanyalarda yer alabilir, tepkimizi gösterebiliriz.

Bu tarz yunus parklarına gitmeyerek, gitmemeleri için çevremizdeki insanları bilinçlendirerek, tedavi adı altındaki uygulamaların risklerinden bahsederek her yıl yapılan bu vahşetin önünü kesebiliriz. Bireysel çabanızı küçümsemeyin… Her birimizin bireysel çabası çok büyük bir orkestradaki her bir müzik aleti gibidir. Hepimizin bireysel olarak çıkartacağı ses, mükemmel bir senfoniye dönüşecektir. Ve bu vahşeti durduracaktır.

Tepkinizi gösterin…!

Yunusları tutsakken değil özgürken görün…

Yusuf KAYAOĞLU
Bursa Mavi Yıldız Dalış Merkezi
Dalış Eğitmeni

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !