SU UYGARLIKLARIN TEMELINDEKI MEDENIYETTIR

21 Ağustos 2014 Perşembe

ŞEHMUS KARTAL- turizmhaberleri.com/ BATMAN
Kültür Uzmanı- Araştırmacı Yazar

SU UYGARLIKLARIN TEMELİNDEKİ MEDENİYETTİR
Tarihin karanlık çağlarından beri gelen suyla ilgili kültür anlayışında ve suyun insanlar arasındaki değerlendirme biçiminde hep kutsallık anlayışı ön plana çıkmış ve birçok millete mensup insanlar öteden beri suyu kutsal bir varlık olarak değerlendirmişlerdir.

Bugün halen suyla ilgili bu kutsallık yeryüzündeki bazı ülkelerde kendini göstermektedir. Ganj Nehri, Nil Nehri, İrtiş ırmağı bunlardan birkaçıdır. Çünkü Yaradılış Destanlarının birçoğu başlangıçlarını suyla yaparlar ve şöyle diyerek suya bir kutsallık kazandırırlar: “Önce su vardı, başka bir şey yoktu. ” Evet, hayatın, insanın ve uygarlıkların öyküsü suyla yazılır. Dünyada kutsal olarak kabul edilen bütün nehirler, geçmişlerini efsanelerle kurarlar. Biraz düş, biraz gerçekle sonsuz akışlarını sürdürürler. Toprak, Hava, Ateş ve Suyun insanları işte bu nehirler kıyısında doğar, büyür, aşık olur, medeniyetler kurar ve sonra bir gün bu medeniyetlerin içinde ölürler. Ancak, arkalarında muhteşem bir tarih ve mimari eser bırakarak.


İşte Hasankeyf Antik Kenti de yaklaşık beş bin yıl öncesinden farklı birçok uygarlığa ve medeniyete ev sahipliği yaptığı günümüzde bu uygarlıkların ve medeniyetlerin izleri ve harabeleri ile dolu bir antik kent olduğu noktasında bütün ilim adamları tarafından hem fikir olduğu gerçeği ile karşı karşıya bulunmaktayız. Hasankeyf’te uzun yıllardan beri devam etmekte olan arkeolojik kazılar neticesinde Hasankeyf ayrıca binlerce yıl öncesinden gelen bir su medeniyeti yaşamış olduğu, zamanında bu kentte öyle su sistemleri kurulmuş ki bugün bile sıfır maliyetle meydana getirilen bu sistemler önünde insanların saygı ile durması gerektiği noktasında bütün insanlık aynı düşünceye sahiptir. Hasankeyf antik kent merkezinin güney ve güneybatısından yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta bulunan Karaköy ve Uzundere köylerindeki su kaynakları değerlendirilerek farklı sistemlerle ve kayalıklara oyulan su kanalları vasıtasıyla Hasankeyf kalesine ve aşağı şehir merkezine su getirilmiştir.

Tarihin belki de en eski baraj bendi ve sulama kanalı, Hasankeyf ilçesinde devam etmekte olan arkeolojik kazılar sonrasında ortaya çıktığı konusunda bilginiz var mı yok mu bilemiyorum ancak son bir kaç yıldır Hasankeyf’te yoğunlaşan arkeolojik kazılarda çok enteresan ve bir o kadar da tarihi değeri yüksek eserler ortaya çıkarıldığı bir vaka olarak kamuoyu bilgisi dahilindedir. Antik kent Hasankeyf’te antik Çağda şekillenen ve sonraki dönemlerde Hasankeyf’te hükümranlık sürdüren Artklu, Eyyubi ve Osmanlı Dönemlerinin saraylarına, köşklerine, bağ ve bahçelerine su götüren yaklaşık 15 kilometre uzunluğunda su ağı şebekesinin kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.

Hasankeyf’te devam eden arkeolojik kazılarda, M.Ö. yaklaşık 7 bin yıllarında yapıldığı ve bölgenin ilk barajı olduğu bilinen baraj kalıntısı ortaya çıkarılmasıyla yöredeki tarihi zenginliğin önemli bir halkasının daha ilim aleminin önüne serilmiş olduğu bir vaka olarak karşımızdadır. İlk çağlara ait baraj ve su dağıtım sistemlerinin bu ilk örneklerini Hasankeyf’te görmeğe gelenler adeta hayretler içinde kalarak izlenimlerine devam ediyorlar.

Hasankeyf’te ortaya çıkarılan bölgenin ve belki de dünyanın bu ilk baraj sistemleriyle ilgili tarihi kalıntıların, Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine kadar faal olduğu ve Dicle Nehir kodunun çok üstündeki yerleşim noktalarına su taşıdığı belirtiliyor. Hasankeyf’in sahip olduğu birçok medeniyete ilaveten ayrıca su medeniyetinin en otantik örneklerini de bağrında taşıdığı antik bir kent olarak ta kendini ispatladığı böylece ortaya çıkmış oldu. Hasankeyf’in Kasımiye bölgesinde ortaya çıkarılan baraj sisteminin kalıntıları, Hasankeyf merkezini güney ve güney batıdan çevreleyen ve kaynağını Karaköy ve Uzundere köylerinde bulunan su kaynaklarından alarak iki derin vadiden geçen ve uzunluğu yaklaşık 15 kilometreye uzanan derenin kontrol edilmesiyle bu barajın yapıldığı ortaya çıkmıştır.


Değerli dostlar, Hasankeyf Kalesine çıkarılan su, birleşik kaplar esasına bağlı kalınarak sıvıların bulundukları seviyeye çıkma prensibi gereği 200 metre derinlikteki bir vadiden geçirilerek su çıkarılmıştır. Bu sistem yer yer bozulmuş olmasına rağmen halen büyük bir kısmı bozulmadan durmaktadır. Aşağı şehre getirilen ilk su ise yukarıda anlatıldığı gibi Kasımiye bölgesinde bulunan vadinin önüne inşa edilen bir su bendi vasıtasıyla bendin arkasında oluşan gölden ayrılan kanallar ve yapılan su kemerleri ile şehre su verilmiştir. Aynı zamanda bir baraj olan bu sistem belki de tarihte yapılmış ilk barajlardan biri konumundadır. Bu sistemden başka ayrıca yine Kara köydeki kaynak suyunu kayalara oyulan su kanalları vasıtasıyla Hasankeyf aşağı şehir merkezine ve Selahiye Bahçelerine getirmişlerdir.

Burada suyun bahçelere getirilmesi esnasında suyun yüksekten indirilişi sırasında bir şelale oluşturulmuş ve bu noktadaki yapılan şelalenin binlerce yıldan beri şırıl şırıl akışı esnasında çıkan su sesi bir senfoni müzik gibi gönüllere doyumsuz bir haz vermektedir. Bu şelalenin dibinde eskiden 2 tane su değirmeni bulunmakta idi. Şimdilerde bu değirmenlerden sadece izler kalmıştır. Hasankeyf’teki bütün bu su sistemleri bugün de insanların gidip görmesi ve bu konuda bilgi edinmesi gerekir diye düşünüyorum.


Hasankeyf’te devam etmekte olan arkeolojik kazılar neticesinde yeraltında saklı duran katmanlar halindeki farklı medeniyetlerin izleri tek tek ortaya çıktıkça her seferinde bizleri hayrete düşürmektedir. Ayrıca bu saklı medeniyetlerin tarihi süreç içindeki su ihtiyacını karşılayan suyolları, kemerler, havuzlar ve en önemlisi su birikimini sağlayan belki de tarihin ilk baraj sistemi karşısında adeta insanlar şaşkına dönüyor. Evet, suyun insan yaşamında vazgeçilmez bir unsur olduğunu hepimiz biliyoruz. Su olmasaydı hayatta olmazdı. İşte hayatımızın bir parçası olan ve destanlara konu olmuş suyun tarihteki serüveni ve özellikle de Hasankeyf antik kentindeki serüveni gerçekten bizim için enteresan olan bir seyir izlemiş olduğunu görüyoruz.

Tarihin her devrinde ve günümüzde maddî-manevî hayatımıza kaynaklık eden su ve etrafında oluşan kültürün bilinmesine ve özellikle çocuklarımıza anlatılmasına ve çocukları bu konuda bilgilendirilmesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Bugün için bunu açıklarsak şöyle dememizde fayda vardır. Su, enerji açığının kapatılmasında zaruri bir ihtiyaçtır. İçme ve kullanma suyu sıkıntısının çekilmemesi için akarsular, memba kaynakları ve su göletlerinin çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Özellikle sanayi atıklarından kaynaklanan su kirliliğinin önüne geçilmesi ve bunun için bir dizi tedbirlerin alınması gerekir. Suya bağlı olan yaşantımızın bundan sonraki bekası için su ile ilgili alınması gereken ön tedbirlerin bunlar olduğunu tahmin ediyorum. Çocuklarımızın da bunları bilmelerinde fayda olduğunu düşünüyorum.

Hoşça kalınız.

Kaynak: turizmhaberleri.com

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !