KADIN DALGIÇ MI?
Bir yıldız dalıcıyım, profesyonel dalgıçların yanında benim deneyimlerim nedir ki? Ama dalışla ilgili duygular işte onları anlatmak benim için bulunmaz bir keyif olacaktır. Ve belki de bu yazıyı okuyan hemcinslerim dalış deneyimi yaşamak isteyecektir. Belki benim pembe ekipmanlarım yok ama pembe hayallerim var ve bu vesile ile dalışa başlamalarını sağlarsam memnun olacağım.
Çocukluğumdan beri denizi severim, yüzmeyi, dalmayı hep kendi kendime öğrendim. Denize girdiğimizde kardeşlerimle yarış yapardık “Kim hiç yere basmadan su yüzünde kalacak” diye ve 3-4 saat hiç basmadan suda vakit geçirdiğimiz olurdu. Lakin tüplü dalışa ilgim, arkadaşlarımın sosyal medya üzerinden yaptıkları paylaşımlarla başladı. O sonsuzluk hissi ve estetik görüntüler beni adeta içine çekti.
Başladıktan sonra anladım ki, çok meşakkatli bir etkinlik. Etkinlik diyorum çünkü anlık bir olay değil! Dalış Öncesi – Dalış – Dalış Sonrası birlikte değerlendirilerek gerçekleştirilmekte, ki inanın kolay bir süreç değil. Sevmeden yapılması düşünülemez.
Kadınlar için zor bir etkinlik mi? Aslında erkeklerin yoğun olarak gönül verdiği ve yardımlaşmanın oldukça fazla görüldüğü bu ortamda tam aksine kadınlar için daha kolay diyebilirim. Zorlandığım tek alanın teçhizatı kuşandıktan sonra bota kadar taşımak olduğunu söyleyebilirim.
İlk gün bırakmazsanız, asla bırakmazsınız! Üstünüze yapışan bir elbiseyi giymeye çalışmak, teçhizatı kuşanmak, size ders veren hocanın denizin dibinde onsekizinci kere maskenizi çıkardıktan sonra kızaran ve ertesi gün şişen gözleriniz, regülâtörü eğitim sırasında ağzınızdan çıkartmanız gerektiğinden yutulan deniz suları gözünüzü korkutmasın. Bütün bu hengâme bile dalmanın verdiği o muhteşem güzellik sebebiyle keyifli bir hale gelecektir.
Dışarıdan bakınca ekonomik yönden zorlanacağınızı düşünseniz de, iyi bir dalış merkezinde başlamışsanız sorun olmayacaktır. Değişik meslek gruplarının yer aldığı kişilerin oluşturduğu dalgıçlar için, gerçekten çok havalıdır, diyebiliriz. Eğer iyi bir dalgıç grubunda yer alıyorsanız; egosuz, saygılı ve içten insanlar arasındaysanız dalış ve dalgıçlık muazzam bir deneyim haline gelmektedir.
Teorik eğitimden sonraki ilk derin dalış eğitimimde o kadar heyecanlandım ki, kalbim duracak gibi oldu. Bu aşamada sizin güvenebileceğiniz ve sizi sakin tutacak bir grubun içinde olmak oldukça önemlidir. Ben bu konuda şanslı olduğumu söyleyebilirim ki, ilk günkü o yardımlaşma geleneği hâlihazırda devam etmekte ve güvenebileceğiniz insanların çevrenizde olduğunu bilmeniz bile büyük bir rahatlık vermektedir.
Bireysel bir etkinlik asla değil, tam bir takım çalışmasıdır. Bütün olmanın güzelliğini yansıtıyor ki, grup halinde dolaşan balıklarda görülen o ahenk ve güzellik dalışlarda görülmektedir. Bireysel mantaliteden, takım bilincine yönlendirdiği için sağlık sorunu olmayan herkesin yapması gerektiğini özellikle belirtmek isterim.
İlk dalışımda yaşadığım o muazzam duyguyu biraz anlatmaya çalışacak olursam; suya daldığınız anda sadece nefes alma ve çıkan hava kabarcıklarının sesini duyuyor olacaksınız. Müthiş bir dinginlik… Kesinlikle görsel bir şölen, uzaklara bakıyorsunuz, biliyorsunuz daha öteleri var fakat net değil. Ürküyorsunuz fakat bu bilinmezlik sizi büyülüyor. Birden suyun altında nefes aldığınızı ve kendinizi çok hafif hissettiğinizi fark ediyorsunuz. Bir çeşit sihir…
Önceleri her şeyi taş ve kaya zannediyorsunuz, görüyorsunuz ki o muazzam sistemin içinde yaşayan ve belki daha önce görmediğiniz ya da sadece belgesellerde gördüğünüz canlılar yaşıyor! Size bakıyor! “Güldü mü o balık bana?” Mümkün mü? İçinizden gülüyorsunuz… “Deli miyim neyim!” Bazen balık oluyorsunuz derinliklerde bazen de kuş olup süzülüyorsunuz, kolları iki yana açıp pike yapıyorsunuz… En kötüsü, “Neden bu tüpler daha büyük değil?”, “Keşke daha çok kalsaydık” ya da “Bu sefer daha mı çabuk geçti zaman?” şeklinde serzenişler içinizden geçiyor.
Sualtı muhteşem güzelliklerini her isteyene sunmakta oldukça bonkör, bunu her dalışta daha çok hissediyorsunuz. Kadın olsun erkek olsun görmesini bildiğiniz taktirde, hep karşınıza mucizeler çıkacaktır. Buradan tüm dalgıç arkadaşlarıma ve hocalarıma teşekkür ediyorum. İyi ki onları tanıma şansına sahip oldum. Ve son olarak da belirtmek isterim ki, dalgıçların çok neşeli ve zeki insanlardan oluştuğunu gördüğümden dalgıç olmak bir ayrıcalıktır, mottosu ile yazımı sonlandırıyorum. Mavi bir renk değil, içimizde büyüyen bir aşktır.
Dr. Ayşin Nalân YETMEN
Lojistik ve Ulaştırma Bilim Uzmanı