HUSNU GUMUS: EN BUYUK MUZEDE YASAMAK…

23 Temmuz 2015 Perşembe

Hüsnü GÜMÜŞ- turizmhaberleri.com / Ankara
FIJET-ATURJET Üyesi
Sinop Alan Yönetimi Başkanı

EN BÜYÜK MÜZEDE YAŞAMAK
Düşünürlere ve inançlara göre, özlerine ait değerler insanlara ve toplumlara koruyabildikleri sürece emanet ediliyor.

Ülkemize ve geleneklerimize özgü ziyaret ve tatil seçeneklerini bir arada gerçekleştirdiğimiz bayram tatili sonrasında yaşadığımız beldelere geri dönerken turizmin nitelikleri arasında sayılan gelir dağılımının dengelenmesi fonksiyonuna yerel harcamalarla mikro katkı sağladık. Makro düzeyde ise genel ekonomiye de özellikle akaryakıttaki yüksek dolaylı vergilerle, müze giriş ücretleri ve kredi kartı komisyonları ve benzeri ödemelerle sağladığımız katkılarla gelecek bayram tatilinin hayalini de yapmaktayız.

Prof. Dr. Şükrü KIZILOT hocamızın bizi bilgilendiren ve bilinçlendiren ekonomik tablolarını özlediğimizi de ifade etmeliyim. Tatil ve gezi harcamalarımıza zorunlu olarak yer almakta olan yüksek KDV ve dolaylı vergiler nedeniyle turizm ekonomisinin yerele yansımayan, aile bütçelerine olan genel maliyetinin sonuçlarını ekonomist dostlarıma bırakıyorum. Karar verilmesine rağmen bir türlü uygulanamayan “Uydu Muhasebe –Hesaplama ” yöntemlerinin ve 2023 stratejindeki ekonomik ve yapısal öngörülerin hayata geçirilmesini beklemekteyiz.

Gelecek bayramda bir başka bakış açısı ile gezecek gezginlerimizle yaşayacağımızı düşünüyorum. En azından yerel yönetimlerin, her nedense, yaz günlerine bıraktığı altyapı çalışmaları ve sosyal paylaşım sitelerine övünerek koydukları plajları düzenleme adına iş makinaları ile yaptıkları uygulamalar da bitmiş olacak. /koseyazisi.asp?ID=2098

Dünyanın En Büyük Müzesi: Türkiye
www.turizmhaberleri.com/haberayrinti.asp?ID=28448
Kültür ve Turizm Bakanlığı, TÜRSAB ve BKG’nin çok yerinde bir tanımla başlattığı “En Büyük Müze ” kampanyasının da bu anlamda değerlendirilmesinin gerekliliği üzerinde durmak istiyorum. 12 bin yıllık geçmişi barındıran Anadolu topraklarında çağların ötesine uzanan dünya kültür varlıklarını korumak konusunda eleştirilen geçmişteki uygulamalara rağmen tümüyle “Dünya Kültürel Mirası ” olarak tanımlanabilecek bir coğrafyada olduğumuzu ve bunun bir ayrıcalık olduğunun farkında olmamız gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye Modeli
Yılda en çok 2 eserle yıllarca devam edecek bir süreci “Türkiye Modeli ” olarak hazırlanıp sunulacak bir çözümle kısaltmamız gerekecek. En büyük müze olmanın bir gereği olarak envanterini iyi koruyabilen, yeni eserleri değil koruduğu dünya varlığı olan eserlerini geçmiş ve gelecek bağlantılı olarak dünyaya sunabilen bir müzecilik, kültür politikası ya da benzeri ifadelerle tanımlanan özgün bir anlayış olmalı bu.

Çeşitli isimlerde gerçekleştirilmeye çalışılan kent tarihi ve bilinci çalışmaları da envanter mantığının statik yapısından günümüz anlayışına uygun yenilikçi bir karakter kazanmalıdır. Çağdaş müzeciliğin gereği olarak geçmişin izlerini bugüne ve bugünden yarına nasıl taşıyabileceğimizi içeren bir dinamizme ihtiyacımız var.

Bu sadece somut olan eserler açısından değil, somut olmayan kültürel miras ve özellikle düşünce ve inançlar birikimi açısından da beklenen bir çalışma ortamı olarak ortaya konmalıdır.

Doğal Değerlerimiz Hepimizindir
“Korumadığın şeye sahip olmayı da hak etmiyorsundur ” diyor düşünürler. Daha çok insanın özünü, özün öze zarar vermeden kendini, kişiliğini ve toplumsal değerlerini korumasının gerekliliği anlamında açıklanan bu sözü kültürel ve doğal kaynakları kapsayacak şekilde değerlendirmek de gerekiyor.

Ülkemiz sadece kültürel varlıklar açısından değil doğal kaynaklar bitki (flora) ve canlı (fauna) açısından da, dünyanın korunabilmiş nadir köşeleri arasında ve mirasında yer almaktadır. Koruduğumuz sürece sahip olmayı, üzerinde söz söyleme ve mutlu olmayı hak edebileceğimiz ormanlarımız ve sulak alanlarımızın da unutulmaması gerekiyor. Çeşitli isimlerle ve turizm adına yapıldığı söylenen projelerle cazip kılınmaya çalışılan doğal alan kayıpları geleceğimizin de en büyük tehditleri arasında yer almaktadır.

Geçmişinde bilimin de vatanı olan Anadolu’nun günümüz bilim insanlarının ve gelecek bilimcilerinin (fütüristlerin) tanımladığı ölçütlere uygun yaşanabilir coğrafyalar arasındaki yerini koruması için öncelikle her kademeden ve meslekten kendi insanlarına ihtiyacı vardır. Yatırımcılar, planlayanlar, değerlendirenler, yaşayanlar olarak hep birlikte korumaya, mutlu olacak şekilde kullanmaya odaklanmaya değerini bilecek şekilde sahip çıkmaya yönlenmemiz; bunların bir yaşam ve değer bilme kültürü olarak dünya mirası olarak gelecek nesillere armağan edecek düşünce ve girişimlerle de desteklenmesi gerekiyor.

Turizm Kültürü Yeniden Şekilleniyor
Ülkeyi, “En Büyük Müze ” olarak ilan edenlerin çok yerinde bir kavramı toplumsal düşüncemize kattıklarını düşünüyor; bu anlamda bir başlangıca ve yerel hareketlere öncülük edebilecek bir ortamın oluşmasına katkı sağladıkları için teşekkür duygularımı ve geleceğin gezginleri olarak bu topraklarda yaşayanların “turizm kültürü ” ile yeniden tanışmakta olduklarını ifade etmek isterim.

Bu, 1923’te Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu (TTOK) ‘nun kuruluşu ile 1850 yılından gelen seyyahin anlayışının Cumhuriyet kavramları ile ileriye götürmeyi amaçlayan süreçtir. Bizlerin Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nın kuruluşu ile 1963 yılında ikinci kuşak olarak tanıştığımız “turizm kültürü ” nün de devamı olacaktır.

Yeni Alan Yönetimleri Oluşuyor
Sinop’ta başlayan süreç kapsamında Avrupa Birliği Fonları kapsamında yeniden ihaleye açılan demokratik ve yerel kararların alındığı bir halk forumu olan Alan Yönetimleri, Turizm Kültürü olarak ifade etmeye çalıştığım anlayışın bu tür kültürel değerler ve olgu ve anlatılarla tamamlanmasını sağlayacaktır. Aynı zamanda Kültürel Miras Tanımları ile bilgilerin sürekli olarak yenilenmesini savunan inovatif (yenilikçi) akımlarla da uyumlu bir ortam de uyumlu bir gelişim olacaktır. www.turizmhaberleri.com/haberayrinti.asp?ID=29361

Mutluluğumuzun Sektörü Turizm
Bir bayram dönüşünde daha ülkemizin sağladığı imkanları tanımanın mutluluğunu yaşayanları bundan sonrası için de devamlılığını arzu edecekleri düşündüğüm değerleri korumak konusunda tüm ülke için elbirliği içinde olmaya davet etmek istiyorum.

Her yıl Temmuz ayında yeni bir yaş kazanan Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nın 52’nci yaşını kutlarken o günkü gibi yeni kavramlar ve anlayışlarla zenginleşen kamuoyunun benimsediği bir turizm anlayışına kavuşmak düşüncesi ile Anadolu’da yaşamayı bir ayrıcalık ve evrensel değerin farkındalığını hissetmenin bir fırsatı olarak değerlendiriyorum.

Kaynak: turizmhaberleri.com

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !