GOBEKLİ TEPE'DE BİR EFSANEYİ UGURLARKEN

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Tolga Fahri ÇAKMAK- turizmhaberleri.com/ İstanbul

GÖBEKLİ TEPE’ DE BİR EFSANEYİ UĞURLARKEN…
İki gündür düşünüyorum ilk kelimesi ne olmalı bu yazının, başlığı ne olmalı?… Kaç defa yazdım ya da sildim bilmiyorum. Turizmi yazmaya, eleştirmeye sektörü değerlendirmeye alışığım da bu çok başka bir şey. Belki de en güzeli bir kelime sonrasında ne geleceğini planlamadan içinden geldiği şekilde yazmak.

Öyle bir coğrafya ki Anadolu geçmişten günümüze sayısız değeri ile adeta parlayan bir yıldız. Tek bir buluntusu ile tüm kronoloji bilgimizi her defasında değiştirecek nitelikte bir harikalar kumpanyası, bir merak noktası.

Binlerce yıllık süreç içerisinde toplumlar gelmiş, yitmiş, devam etmiş, her biri diğerinin üzerinde yeni bir yaşam kurarak bu güne sadece yaşam izlerini bırakmışlardır. Birer bulmaca gibi. Adeta bizden sonra birileri gelsin de çözsün bu çok bilinmeyenli denklemleri dermişcesine.

Ve bu sebepledir ki bu topraklar çok değerli araştırmacıları barındırdı bağrında. Pek çok ölümsüz kahraman doğurdu. J. Braidwood, James Melaart, Halet Çambel, Jale İnan, Ekrem Akurgal, Kenan Erim ve daha adını sayamadığım nicesi ile Anadolu hep bir adım daha gerisini hatırlayıp bir adım daha ileri gitme şansını yakaladı.

Bu efsaneleşmiş ve ölümsüzlüğe adımını atmış kuşağa maalesef biri daha eklendi 21 Temmuz 2014 günü. Göbekli Tepe kazı başkanı Prof. Dr. Klaus Schmidt’i kaybettik. Her ölüm zamansızdır ve hiç biri tamamlanmış bir hayatın noktası olamaz. Her zaman yarım kalmış bir şeyler, son vedalar, keşkeler vardır ama Klaus Schmidt o kadar zamansız ayrıldı ki aramızdan, tam işte şimdi başlıyor, yılların emeği, alın teri tüm dünyada yankılanıp meyvelerini şimdi veriyor derken ve daha yapılacak yığınla iş varken geldi bu ayrılık.

Rehberlik alanında lisans eğitimime başladığımda çok değerli bir hocamdan Göbekli Tepe’yi ve ne anlama geldiğini öğrenip daha çok bakir ve üzerinde araştırılma yapılmamış bu ören yerinin benim için büyük bir çalışma alanı oluşturacağına karar vermiştim. İstanbul Üniversitesinde yüksek lisans eğitimim başladığı gün bile tez konum belliydi: ” Göbekli Tepe ” .

Bu süreç içerisinde Göbekli Tepe kazı ekibi ile tanışma şansım oldu. Değerli Kazı Başkanı Prof. Dr. Klaus Schmidt ve dünyalar iyisi, ne zaman konu ile ilgili ulaşmaya çalışsam bana dönüş yapan değerli eşi Çiğdem Köksal Schmidt. Karı-koca Türkiye’nin her yerini o konferans senin bu sempozyum benim gezip Göbekli Tepe’nin önemini anlatmaya çalıştılar, sadece Türkiye ile sınırlı kalmadı Amerika da ve pek çok yerde Göbekli Tepe konferansları düzenlendi.. Asla kazıları ile yetinmedi, elinden geldiğince ülke içi ve dışında bizi bilgilendirdi, bizi tanıttı, Türkiye için çok ama çok çalıştı. Her zaman anlaşılır bir dil ile bize Göbekli Tepe’nin önemini anlatan Klaus Schmidt sempatik ve içten tavırları ile tanışma şerefine nail olduğum arkeologlardan biriydi.

Bazen kırıldı, Göbekli Tepe’ye en hakim insan olup yapılan tanıtım çalışmalarında çok alakasız kişilerin konu ile alakadar olması, kazı ekibinin bilgisi dışında yapılan işler ile karşılaşıldı.

Her zaman bilimden yanaydı. Amacı durmaksızın büyük bir hızla kazı alanını kazıp tüm tapınakları ortaya çıkartıp sansasyon yaratmak olmadı hiç bir zaman . Çünkü her arkeolojik kazı aynı zamanda tarihi hırpalamaktı ve Klaus Schmidt bunun son derece bilincindeydi. Bilinçsiz yapılan her kazı geçmiş hafızamıza geri dönüşü mümkün olmayan bir zarar verecekti. Ve “önemli olan kazmak değil kazılanları okumak ” demişti katıldığım bir konuşmasında. Antik tapınakların restorasyon adı altında mahvedildiği, üzerine kamyonlar çıkartıldı bir ülkede çok önemli ve yerleşmesi gereken bir bakış açısıydı bu.

Hiç bir zaman saplantılı bir şekilde kazı alanını kendi tapulu malı gibi görmedi kimi arkeologların yaptığı gibi. Gerekirse kendisinden sonra gelecek kişiler, nesiller, araştırmacılar kazar ve doğru bilgilere eksiksiz ulaşırlardı. Böyle ileri görüşlü, tamamen iyi niyetli bir bilim insanıydı Schmidt.

Schmidt’in kaybı başta ailesi ve sevenleri olmak üzere, Göbekli Tepe, Şanlıurfa, Anadolu ve tüm Arkeoloji dünyası için telafi edilemez, yeri doldurulamaz bir kayıptır. Dilerim Göbekli Tepe tüm incelikleri ile anlaşılır, Klaus Schmidt’in bize emanet bıraktığı kazılar aynı şekilde devam eder.
Klaus Schmidt’in kazmaya başlayıp bu güne getirdiği Göbekli Tepe çok değil 10 yıl içerisinde sadece Şanlıurfa değil Türkiye’nin dahi isminin önüne geçebilecek, T şekilli stellerinin şekli dünyada nerede görülürse akıllara Göbekli Tepe’yi getirecektir.
Son olarak dilerim ki yeni kurulmakta olan ” ŞANLIURFA ARKEOLOJİ MÜZESİ ” ‘inde Klaus Schmidt unutulmaz ve ismi burada ölümsüzleştirilerek nesillerce hatırlanması sağlanır.

Kaynak: turizmhaberleri.com

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !