Ama yine ve bir kez daha hatırlatmak istedim. Zira, bu yıl Brezilya’nın Belem şehrinde icra edilecek 2025 yılı BM İklim Değişikliği Konferansı (UNFCCC COP 30)’na çok az bir zaman kala okyanuslardan gelen haberler hiç iç açıcı değil.
Bu konudaki en son üzücü ifadeleri okuduğum bir dergi ve bazı açık kaynaklarda yer alan kısa bilgiler dışında, maalesef ülkemizde çevresel farkındalığı ve duyarlılığı arttırmaya destek olacak bu tür haberler ülkemizin ulusal haber ve iletişim ağları da dahil olmak üzere çeşitli yayınlarda ve sosyal medya platformlarında yeteri kadar yer alamıyor. Oysa gelecek geliyor, hem de sinsice değil, feryat edercesine bağıra bağıra.

Bilim insanları tarafından daha önce de açıklanan ve küresel ısınmanın Sanayi Devrimi öncesi ortalamanın 2°C üzerine çıkmasının insan yaşamı için son derece önemli ve giderek artan hayati riskler yaratacağı konusunda hemfikirken bazı ülkeler ve politikacıların bu konuda alınması gereken küresel kararlar konusundaki istemsiz tavırları son derece düşündürücüdür. Küresel değişimleri takip eden bilim insanları tarafından dünyanın 2013-2022 yılları arasında her on yılda 0,2°C’nin üzerinde eşi benzeri görülmemiş bir hızla ısındığını ve günümüzdeki ısı değerinin 1,4 C ye ulaştığını açıklamaları yakın bir gelecekte dünyanın karşılaşacağı yaşamsal çevresel risklerin habercisidir. 160 bilim insanının desteklediği yeni bir rapora göre dünya ısınmasının 1,5°C sınırını aşması, halihazırda üzerinde yaşam olduğu bilinen yegâne gezegenimizi geri dönüşü olmayan bir tehlike bölgesine sürükleyeceği ifade edilmiştir. Bu kapsamda, maalesef sıcaklık artışının ilk kez bir iklim eşik noktasının (tipping point) aşılmasına neden olduğu da bahse konu raporda yer almaktadır.
Ayrıca dünya okyanusları da okyanus asitlenmesi denen çok önemli ancak göz ardı edilen bir sorunla karşı karşıyadır. Aslında kullandığım bu ifade yanlış bir ifadededir. Cümlenin doğrusu, insanlık okyanus asitlenmesi denen, çok önemli ancak göz ardı edilen büyük bir sorunla karşı karşıyadır. Oysa okyanuslar yalnızca besin kaynağı veya enerji deposu, ulaşım ve ticaret imkanları ya da turizm gelirleri sağlayan yerler değildir. Bütün bunlardan çok daha mühim ve hayati olarak okyanuslar, atmosferdeki CO2’ye karşı doğal bir tampon görevi görerek bahse konu gazı suya emen devasa filtrelerdir. Fakat yaklaşık 200 yıl önce başlayan sanayi devrimi okyanusların, CO₂ emisyonlarını hızlandırmış ve denizler tarafından emilen karbondioksit miktarı yaklaşık %25 oranında artmıştır. Bu durum da deniz suyunu daha asidik hale getiren bikarbonat ve hidrojen iyonlarının salınmasına neden olan bir kimyasal zincirleme reaksiyonların artmasına neden olmaktadır.

Bilineceği üzere milyonlarca canlının yaşam sürdüğü deniz yaşamı, belirli okyanus koşullarına uyumlu bir şekilde varlığını ve ekosistemin sürdürülmesini sağlamaktadır. Doğal olarak canlılar dar bir bantta gelişir ve “niş” koşullarının dışına itildikleri taktirde zorlanırlar. Ayrıca, artan asitlik deniz suyundaki karbonat miktarını azaltır. Karbonat örneğin, mercan iskeletleri, yengeçler, deniz kaplumbağaları ile birçok deniz ve bazı okyanus organizmaları için kabuklarını inşa etmek için kullandıkları çok önemli bir madde olduğundan yaşamsal fonksiyona haizdir.
 Okyanus besin zincirinin dolayısıyla ekosisteminin temeli olarak kabul edilen plankton türleri, okyanus asitlenmesine karşı savunmasız organizmalardan biridir. Bu canlı türünün yok olması durumunda ekosistemde ve canlı türlerindeki son derece olumsuz etkileri düşündüğümüzde yaşanacak felaketin boyutunu kelimelerle ifade etmek mümkün olmayacaktır. Ve unutulmasın ki bu felaketten en çok insanoğlu etkilenecektir.
Konuyla ilişkili olarak, Science dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma oşinografi ve iklim bilimleri alanında gerçekleştirilen kapsamlı bir araştırmanın bulgularını sunmaktadır. Araştırma, okyanus ekosistemlerinin 2050 yılına kadar kritik bir eşiğe yaklaşacağını ve insan kaynaklı baskıların önümüzdeki çeyrek yüzyıl içinde iki katına çıkacağını ortaya koymaktadır. Çalışmada, balıkçılıktan kaynaklanan biyokütle kaybı, deniz seviyesi yükselmesi, okyanus asitlenmesi ve besin kirliliği gibi unsurları içeren toplam on yedi küresel veri kümesi birleştirilerek, gelecekteki kümülatif etkiler küresel ölçekte haritalanmıştır.

Modelleme sonuçları, tropik bölgeler ile kutup ekosistemlerinin en hızlı çevresel değişimleri deneyimleyeceğini, özellikle kıyı bölgelerinin artan antropojenik baskıdan en fazla etkileneceğini göstermektedir. Bu durum, milyonlarca insanın gıda güvenliği ve geçim kaynakları açısından ciddi bir risk oluşturacaktır. Araştırma, mangrov ormanları ve tuzlu bataklıklar gibi hassas kıyı habitatlarının, mevcut koruma önlemleri yetersiz kaldığı takdirde ekosistem dayanıklılığı sınırlarını aşabileceğini öngörmektedir. Çalışma ayrıca, sera gazı emisyonlarının azaltılması ve balık stoklarının bilimsel temelli yönetimi gibi politika önlemlerine öncelik verilmesinin, ısı stresi ve biyokütle kaybı üzerindeki olumsuz etkileri önemli ölçüde hafifletebileceğini vurgulamaktadır. Bulgular, yaklaşık üç milyar insanın temel protein kaynağı olan balıkçılık ve kıyı ekonomik sistemlerinin sürdürülebilirliği açısından stratejik müdahaleler için daralan zaman penceresine dikkat çekmektedir.

Son gelişmeler Orta Asya’daki dirençli buzulların da çöküşe geçtiği haberleriyle çalkalanırken hem ülkemizde hem de dünyada işlenen doğa cinayet ve ihanetlerine gözlerimizi ve kulaklarımızı kapamanın ya da başımızı kuma sokmanın hiçbir işe yaramayacağını alenen göstermektedir. BM İklim Değişikliği Örgütü tarafından COP30 öncesinde hazırlanan ve 28 Ekim 2025 tarihinde yayınlanan NDC Sentez Raporu, Paris Anlaşması’nın işe yaradığını ancak daha hızlı ve daha geniş kapsamlı eyleme ihtiyaç duyulduğunu göstermesi açısından bir ilk olma özelliğini taşımakla birlikte 10-21 Kasım 2025 tarihleri arasında Brezilya’da yapılacak olan ve dünya liderlerinin katılması beklenen (COP30: UN Climate Change Conference in Belém, Brazil) konferansta alınacak kararların planktonlardan fillere ve de bitkilere kadar tüm dünya ekosistemine kısacası hepimize faydalı ve hayırlı olmasını diliyorum.




































