Biz büyüdük ve kirlendi dünya….

Sistemsizlik, ülkenin her sektöründe ve kurumunda mevcut. Ben elbetteki bizi ilgilendiren kısmından; suyun üstünden ve altından söz ediyorum.

Ticari bakılmasi gereken bir alan. Bir sektör olması nedeniyle, sadece biz dalanlara hizmet verilmiyor. İşin, sanayi ve teknik iş alanları olarak da bir boyutu var. Turist ağırlayan ve bu alanda ciddi ticari beklentileri olan ülkelerden biriyiz.Yat turizmi ülkede ciddi şekilde gelisiyor. Yat yapımı ve yeni yeni olusturulan dünya standartlarındaki marinalar sayesinde. Sonuç olarak bu gelişmeleri hayata geçirmek için ilk adımlar suyun altında atılıyor.

Eğer sektörde hizmet ve de eğitim veriyorsanız, insan hayatınınn kazılması ve kaybedilmesi sizin verdiğiniz eğitimlere bağlıysa çok çok ince elenmeli ve sık dokunmalı.Hele de yetiştirdiğiniz dalgıçlar deniz ve sualtı dünyasında bu hobilerine süreklilik kazandıracaksa… Sualtı yaşamını, o dünyayı korumayı, kollamayı, sualtı yaşayan canlılara saygı ile yaklaşmayı eğitiminin başında elde edememiş ve öğretmemişseniz…Bir dalgıç değil, zarar verme potansiyeli yüksek, sadece sosyalleşme adına birşeyler yapma eğiliminde insane yetiştiriyorsunuz demektir.

Egitmenlik icin sadece universite egitimi gibi sartlar aranmamalı. Bilgi birikimi ve fiziksel yeterlilikle sınırlık kalmamalı, insanı vasıfları ön plana çıkaran psikolojik testlerde yapilmali, imkansızda değil. Dunya artik ticari alanda eleman seçiminde dahi bu konuları kullaniyor.Askerlikten psikolojik sorunlari neneniyle ihrac edilen, sağlık sorunları nedeniyle dalış yapamayan, fobilerini yenmek için dalışa başlayan insanlarla dalış eşi oluyoruz. İşi biraz daha ilerletip bu sorunların üstesinden gelememiş insanlar dalış egitmeni dahi olabiliyor. Bunun uzerine bir dusunelim…

Batır çıkar sistemi yıllardır var. Nereye giderseniz gidin hayati hice sayan ruha sahip bir insan varsa işin başında, suyun altında hizmeti aldığınız insanda bu ruha sahip oluyor.

Ekstrem sporlar da hoca olmak; sevdiği alana yeni insanlar katma ve bilgilerini aktarma, denizlerin korunmasını fahri olarak vazife edinmiş insan olarak goruyorum Bir de insanin sosyal dünya da var olma, varlığınından haberdar olunması, varlık göstergesi olduğu durumlar da var. Tamamıyle insanın degerleri ile ilgili. Toplumda biraz fark edilir olabilmek, ego tatmini, kadınlı erkekli paylaşılan rahat ortamlar, toplum tarafindan saklı kalmasi mahbul sayılmış ve bastırılması buyurulmuş bazı zaafiyetlerin cok rahat açığa çıkarılabileceği ortamlardan biri de deniz sporlarının yapıldığı ortamlar.
Yaşadığımız bu ortamda doğal olarak da gizlediğimiz bir çok egomuzu açığa çıkarıyor..

Egitmen olma arzusundaki ilk tercih bilgilerini aktaracagi, sevdigi alanı karunması, kollanması için sevdirecek, bilgi aktarmanın öğretmenin kutsallığına inanan, yasadığı dünyaya sorumluluk duyan insanların yapacağı iş olarak bakıyorum.

Sektörde profesyonel olarak hizmet veren insanların da her birimiz gibi ticari kaygıları var. Olmayanımız var mı?Bu ulkede ayakta kalmak, ticareti etiğiyle ve onurlu yapan insanlar için zor ve icrası neredeyse imkansız. Dalış sektöründen ihya olmus, ciddi paralar kazanmış insan tanıyanınız var mı? Ben henüz tanımadım. Baska alanlardan kazandıklari paraları, birikimlerini bu alana aktararak hizmetin sürekliliğini saglamaya gayret eden insanları tanıyorum nedense. Bir sonraki sezona borcla giriliyor. Teknenin bakımı, bir sonraki sezona hazir edilmesi, genel giderlerin yüksekliği, personel istihdam etmenin yüksek maliyeti vs vs. Bu kadar revaçta olduğu sanılan bir alanın elbette ki, handikapları da olacak. Denetimsizlik, haksızlık, eğitim kalitesinde ki gerileme, haksız rekebet ,yancılık, yolsuzluk,hırsızlik, dernekleşerek ve bu ad altında yapılan adaletsiz ticaret vs vs.

Dalis egitimlerinin bir insanın hayatına neler katabileceğinden söz eden birilerine denk gelmek oldukça nadir yaşanıan bir durum. Dalis, sosyalleşmek, eğlenmek, bize ait olmayan bir alanı sınırlı ziyaret aktivitesi olarak tanıtılıyor.

Dalis egitimleri adam akilli verildiğinde, bir insanın hayatına becerilerine, sorgulamasına, direncine,muhakeme gücüne, sevgisine keyfine , eğlencesine, duygusal dünyasına öyle büyükk ufuklar acıyor ki,ilk başlarda tahmin bile edilemez.Sorgulamayi yapabilenler içinse “tahmin edilemez” degil, uygulanabilir, başarılır ve yaşanılır oluyor.

Dalarız çıkarız, keyfimize bakarızlar içinse yapabilecek bir sey yok. Onlar her yerde, her alanda var. Sorumsuz, saygısız, kaygısız insanlar.

Bu alana hizmet veren deniz dostları; dünya, kifayetsiz sistemlere karsı çıkışı birlikte hareketle , sivil toplum örgütlenmeleriyle , meslek odaları, meslek derneklerinin dayanışmayla, liderlik edecek vasiftaki insanları sahaya sürmeyle başarıyor. Biz ise liderlik vasıfları olan insanları, emek harcayanları, cezalandırarak, “sistemleşiyoruz diyerek” baski altında tutarak küstüruyor ve sahadan çekilmelerine neden oluyoruz.

Siz eğitmenler, siz sektörde profesyonel hizmeti bizlere veren şahsiyetler, ve biz dalanlar bu alanin saha oyuncuları olarak kenetlenmezsek, kifayetsiz sistemler direnecek gucu kendinde bulamaz. Oncelikle; bu işi etiğine, ahlakına, sevgisine uygun yapmayan insanlari aranizdan, aramızdan eleyerek, alanın dışına sürerek sonrasında; sistemsizliği, dayatmaları onünüze yenmesi zorunlu temel beslenme menüsü olarak koyan sistem koyucu veya bireylerle birlikte hareket ülküsüyle, dayanışmayla mucadele edilebilir.Her işin başı birbirimize güvenmek, birlik olmak, iyiyi, kotuden ayırmakla başlanmalı. Etiğe, ahkala aykırı olanı ifşa etmekle sürmeli, elde edilmesi zorunlu haklar (seçme hakkınız gibi) elde edilmesi zorunludur.

Eğitmenlik her sistemde olduğu gibi, bir mertebedir. Ve bir sekilde bu basamaklar çıkılıyor ve çıkılacak bunun için teşvik ediliyor insanlar.

Kac eğitmen adayına sen bu mertebeye uygun değilsin denmistir? Bu soru hep aklimi kurcalar. Dosthane sohbetlerde bir kaç eğitmenden duymuşumdur.

Eğer bir işi profesyonel olarak icra ediyorsanız elbette ki, işin ticari kaygıları da baş gösterecektir.

Denetleyen de, uygulayan ve denetlenen kadar sorumlu olmalıdır. Ancak her şeyin başında kişisel denetim ve adına “vicdan” dediğimiz “hesaplaşma sistemi” tüm sistemlerden daha etkili. Tabii ki, değerlerini erezyona uğratmamış toplumlar için.Ne yazıktır ki, biz toplum olarak vefa, vicdan, fedakarlık, her türlü canlının yaşam hakkına saygıyı,yaşadığı dünyaya ve nimetlerine müteşekkir olunması gibi insani duygularımızı epeyce erezyona ugrattık.

Her canlı üremekle mükellef geliyor bu dünya ya. Bir tek biz, yani eşref-i mahlukat denilen , yaratılmışların en güzel sayılan, biz insanoğlu kendimize yaşam alanları açmak, kendi neslimizin üremesi ve yaşaması adına başka yaşamlara eza ederek mi sürdüreceğiz bu hayatı.Bize besin sağlayan, ulaştırani kavuşturan denizleri,besleyen toprakları kirleterek mi? Temel ihtiyaçlarımızın bir çoğunu sağlayan ormanları yakarak ve yok ederek mi sürdürebileceğiz bu hayatı.Suyun su olarak aktığı, yeşilin yeşil olduğu ormanları, mavisi mavi kalabildeğinde denizlerin yaşamımızın idamesinin mümkün olacağını anlamamız neden bu kadar zor ve bu kadar anlaşılması güç mü?

Dayanismanin motor hareket haline geldiği,insan hayatının değerli olduğunun idrakinde, denizlerinde en az insan hayatı kadar değerli ve korunması, kollanması gereğinin farkına varmış, sektore hizmet edenlerin sistemi olusturmasına izin veren yönetimlerin bulunduğu, mavinin mavi oldugu dünyayı yaşamak ütopya ise, hayalperestlik ceza-i müeyyidedir.

Temeli olmayan ilişkilerde ihanetler yaşanır, savaşlarda hainler çıkar ortaya da…

Ne temeli olmayan bir ilişki yaşıyoruz, ne de savaş var doğayla aramızda.

Nedir o vakit bizi doğaya, denize düşman eden, karşı karşıya getiren.

Yine insanoğlunun yok etme potansiyeli….

Yine insanoğlunun bencilliği…

Yine insanoğlunun vafasızlığı…

Yine insanoğlunun kendi yaşam hakkı adına herşeyi mübah sayma cüreti…

Galba biz büyüdük ve kirlendi dünya….

Berrin OSMANAĞAOĞLU

berrinosmanagaoglu@gmail.com

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin !