30 Mart 2015 Pazartesi
– NİLGÜN ATAR- turizmhaberleri.com
ÖZEL RÖPORTAJ
50 den fazla Hollywood filmine muhteşem dijital efektleriyle imza atan görsel efekt uzmanı, film yapımcısı ve yönetmeni Metin Güngör ile Harran’da tanışacağımı söyleseler kesinlikle inanmazdım. Uluslararası Harran Ekolojik Kadın Köyü Festivali ve Kongresi kapsamında 14 ülkeden katılan sanatçılar, akademisyenler, stk’lar, basın mensupları ile birlikte kadınlar için daha yaşanılır bir dünya hedefiyle 4-8 Mart tarihlerinde Harran’daydık. Ve Hollywood’un dijital görsel efekt sihirbazı Metin Güngör; mütevazı, sade ve sakin duruşuyla tam karşımdaydı.
En iyi görsel efekt” Oscar’ını alan Hugo’nun yanı sıra, hiç bıkmadan defalarca izlediğimiz Harry Potter, Cinderella Man, Da Vinci Şifresi ve Gladyatör gibi 50’ye yakın ünlü Hollywood yapımının dijital efektlerine imzasını atmış Metin Güngör’ü gökte ararken Harran’da bulmuştum!… Hemen yaklaştım yanına, kendimi tanıttım ve ” röportaj ” dedim. Kalabalıkta kaybolup gidecek korkusu vardı içimde. O yüzden sıkı bir göz hapsine aldım. Harran gezimizde kümbet evleri, tarihi dokuyu, dünyanın ilk üniversitesini incelerken o sakin görünüşü değişiyor, heyecanlanıyor, gözlerinin içi parlıyordu. Kimbilir aklından neler geçiriyor, gördükleri üzerine neler kurguluyordu…
SANATÇILARIN ÜLKEMİZDEKİ HAZİN YALNIZLIĞI…
Akşam geç saatlerde Şanlıurfa’da konakladığımız Güven Otel’de gerçekleştirdik sohbetimizi.. Onu dinlerken hem ülkemizde ne muhteşem işler yapabileceğini görerek heyecanlandım hem de ülkesi için çok şey yapmak isteyen bir sanatçının o büyük yalnızlığını görerek üzüldüm. Sözcükleriyle onun uçsuz bucaksız yaratıcı okyanusuna açılırken, beyninin labirentlerindeki saklı filmlere dokunduğumu hissettim.. Ama gözlerinde, sesinde, beden dilinde iniş çıkışlar yaşayan sonsuz bir yalnızlık savruluyordu. Ülkemizdeki diğer sanatçılar gibi. Belki ülkesinde duyduğu bu yalnızlığı yurtdışında hissetmiyordu, bilemiyorum.
Sohbetimize başlamadan önce Metin Güngör’ün hayatını kısaca özetlemek istiyorum:
Tomb Raider, Ben Robot, Hugo, Conan, Da Vinci Şifresi, Cinderella Man, Harry Potter, Yıldız Tozu, Yarından Sonra, Ben Robot gibi 50’ye yakın filme görsel efekt uzmanı olarak imzasını atan Metin Güngör, 1964- Van doğumlu.. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Resim bölümünden mezun olduktan Londra’ya gidiyor ve ressamlık yapıyor bir süre. Ardından Lee Strasberg Sütudyosu’nda oyunculuk dersleri alıyor. Sürekli kendini geliştirmek için okuyor, bir yandan da oyunculuk yapıyor. Kanada’da, Sheridan College de Bilgisayar Animasyon ve Özel efektler bölümünde master eğitimi, Londra Film Okulu’nda Dijital Compositing eğitimi görüyor.
Hollywood’un ünlü şirketlerinde çalışırken Los Angeles’te UCLA’de Fundimental Film Yönetmen okulunu, New York Film Akademisi’nde Yönetmenlik Okulunu bitiriyor. Bu süreçte birçok kısa metrajlı film yapıyor. Amerika’da ilk uzun metrajlı sinema filmi ” Fist of Righteous Harmony ” 2008’de gösterime giriyor. Da Vinci Şifresi ve Ben Robot’ta iki defa Oscar Ödülü’ne aday gösterilirken Hugo ” En iyi görsel efekt” Oscar’ını aldı.
İşte Yasaklı Apartman Film projesi, Fikret Mualla’nın Renklerde kaybolan hayat Filmi, Bakanlığın bu filmlere ver-mediği destekler, yeni film projeleri, turizm ve sinema ilişkisi üzerine Metin Güngör ile gerçekleştirdiğimiz sohbetimizden sorular ve cevaplar….
KADINA YÖNELİK BİR PROJE HEP AKLIMDAYDI
Uluslararası Ekolojik Kadın Köyü Projesi ve buna bağlı olarak Yasaklı Apartman Film Projesi ile nasıl tanıştınız.?
Ben aslında ressamım. 20’li yaşlarımda İstanbul Basın Müzesinde kadınlara karşı haksızlık, şiddet ve ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesi konusuna dikkat çeken bir sergi açtım. Büyük ses getiren bu sergi için yaptığım 10-15 e yakın seri resimler kadınlar tarafından büyük ilgi görmüştü. Bir kadına sahip olabilirsiniz, evlenebilirsiniz ama gerçek benliğine asla sahip olamazsınız. Kadınsız bir dünya düşünülemez; onlar bizim annemizdir, arkadaşımızdır, kardeşimizdir, eşimiz, ortağımızdır. Onları başımızın üstünde tutmalıyız. İleride film yönetmenliği yapacağımı bilmiyordum o zamanlar ama kadına yönelik bir projeyi hayata geçirme fikri hep kafamdaydı, filmini yapmak isterim demiştim. Hüzün Yücel’in projesi geldiğinde çok mutlu oldum.İşimi gücümü bıraktım ve ilgilenmeye başladım. İlk aşamalarındayız şu anda..
Hüzün Yücel’in yazdığı Yasaklı Apartman romanının senaryosu ve film çekimi ile ilgili gelişmeler ne durumda?. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na müracat edildi mi?
Ben yurtdışındayken Hüzün Hanım Bakanlığa müracat etti. Ne yazık ki ülkemizde sanatçılara ve projelerine sahip çıkmıyor. Bu çok açık, bunu saklamaya gerek yok. Hüzün hanım proje ile Bakanlığa müracaat ettiğinde kesin destek verilir diye düşündüm. Ozellikle şu an kadınlara şiddet çok gündemde bir konu, Özgecan ile birlikte de büyük farkındalık kazandı. Sonuçta filmin geliri Harran’da kurulacak Ekolojik Kadın Köyüne kalacaktı.
Bakanlık Yasaklı Apartman Film projesine neden destek vermedi?
Bakanlıktan beni mülakata çağırdılar senaryo için. Jüri üyeleri ” neden böyle bir proje ile ilgileniyorsunuz ” dedi. ” Neden olmasın, sonuçta kadınları ilgilendiren bir proje ” dedim. ” Senaryo çok kötü ” dediler. Senaryo değiştirilebilir ve geliştirilebilir dedim. Dünya sinemasından senaryosuz çekilen filmleri örnek verdim. Ama anladım ki sonuç çıkmayacak, kararlarını daha önce zaten vermişlerdi. Güzel projelerin sunulması ve destek görmesi kaderinin sanatçı diye geçinen jüri üyelerinin elinde olması gerçekten çok acı. Çoğu da beni tanıyor ve takdir ediyordu ama Nuh diyor peygamber demiyorlardı. Kararlıydılar senaryoyu bahane ediyorlardı. Görüşmemiz normalden de uzun sürdü.
Recep İvedik gibi filmlere destek veriliyor, pürüz bulunmuyor da, bu muhteşem projede bütün gelirin kimsesiz kadınlara bağışlanacak olması desteklenmesi için yeterli sebep değil miydi? Son yapılan filmlere bir bakın halkımız neyle uyutuluyor: Recep İvedek 1,2,3,4 Eyvah eyvah, Mandra Filozofu, Fetih, Muhteşem Yüzyıl, Karaoğlan, Hititya daha sayayayım mı? Ve daha da çoğalıyor her gün, önüne gelen film çekiyor, sinema hakkında hiç bir bilgisi olmayan insanlar; yönetmen şu günlerde. Yani doktordur, mühendistir, inşaatçıdır, şarkıcıdır, satıcıdır, filmin F sinden anlamazlar ama film yaparlar, halkı uyuturlar.
Yasaklı Apartman filmi Bakanlık desteği olmadan çekilecek mi?
Bakanlıktan destek almasak da bir yolunu bulup gerçekleştireceğiz. Sanatçılarla omuz omuza verip bu filmi çekeceğiz. Harran belediyesinin projeye desteği bizim için çok önemli bir artı.. Fikret Mualla’dan sonra Bakanlıktan destek görmeyen ikinci film bu.
FİKRET MUALLA PROJESİ DE BAKANLIKTAN DESTEK GÖRMEDİ
Cumhuriyet döneminin en önemli ressamlarından Fikret Mualla’nın hayatı ile ilgili yaptığınız film hangi aşamaya geldi, izleyicilerle ne zaman buluşacak?
Fikret Mualla’nın ” Renklerde kaybolan Hayat ” isimli filmi 7 yıldır sürüyor, sonuna geldik. Bu film için Bakanlığa başvurdum ama hiçbir destek görmedim. O nedenle kırgınım.. Bakanlıkla herhangi bir çalışma yapmak istemedim. Fakat ne tür filmlere destek veriliyor biliyorum; Recep İvedek, Gobi gibi filmler maalesef ön planda..
Özellikle Fikret Mualla dünyada ilk defa bir Türk ressamı olarak altın harflerle ismini yazdıran ressamımız..Şu ana kadar neden bir filmi yapılmadı ?. Oysa bir Van Gogh, Goya, Picasso’nun İspanya, Hollanda da nasıl sahiplenildiğini düşünün.. Onlar ” bizim ressamımız, gururumuz, kültürümüz ” diyorlar ve bu önemli sanatçıları turizmde çok iyi değerlendiriyorlar. Biz neden bunun tersini yapıyoruz, neden bu duvarı set çekiyoruz önümüze hemen.. NEDEN…?
Sizce neden?
Kurallarımız ağır maalesef. ” Fikret Mualla için Bakanlığa başvurmayın vermezler ” demişlerdi bana. Neden: çok içki içer, şudur budur denildi. Dünya çapında bir Türk sanatçısı söz konusu..Atatürk’ten sonra ilk defa ismimizi dünyaya duyuran Türkiye den bir sanatçı. Sonuçta sahip çıkılacağına köstekleniyor ve olmaması için elden gelen yapılıyor.
SANATÇILARIMIZDAN BÜYÜK DESTEK GÖRDÜM
Filmi tamamlamayı nasıl başardınız?
Bu filmi Hollywood’dan kazancımla tek başıma yaptım, bitmek üzere. Son aşamalarındayız. Türk sanatçıları bana çok büyük destek çıktı. Ali Poyrazoğlu, Bedri Baykam, Okan Bayülgen, Bora Gencer, Mehmet Tokat, Sebnem Schaiffer, Selen Gorguzel, Oznur Kula ve ismini sayamacağım yüzlerce oyuncu hiçbir para almadan bu filme destek verdi. Müthiş bir dayanışma. Bu film aynı zamanda Türkiye’deki sanatçıların unutulmaya yüz tutmuş bir sanatçıyı hatırlaması ve hatırlatmasıdır. Özellikle Hıfzı Topuz’a çok teşekkür ediyorum. Yazarımız bana bu konuda her türlü desteği vardı. ” Fikret Mualla- Anılar Resimler Mektuplar ” isimli kitabından esinlenerek bu filmi yaptık ” .
(Fikret Mualla- ” Renklerde kaybolan Hayat ” Filminde çok güzel görsel bir sürpriz hazırlıyor Metin Güngör; anlattıklarından çok etkilendim. Ancak of the record açıklama olduğu için yazamıyorum ama çok beğenerek izleyeceksiniz eminim.)
SİNEMA VE TURİZMİN ÇOK YAKIN İLİŞKİSİ
Filmlerin, dizilerin turizm ve tanıtıma büyük katkısını kimse inkar edemez. Sinema ve turizm ilişkisi konusunda neler söyleyeceksiniz?
İnternet, basın ve TV var ama sinemanın önüne hiçbirşey geçemiyor. Sinema en büyük iletişim aracı şu anda. Sadece haberi duyurmuyorsunuz, gösteriyorsunuz, duygu ve düşünce yüklüyorsunuz, tanıtım var, kültür alışverişi, büyük bir iletişim var. Bütün sanatları biraraya topluyor sinema. Senaryosu, yazarı, heykeltraşı, müzisyeni, mimarı, fotoğrafçısı var. Dünyanın en popüler iletişim aracı. Bu bir fırsattır. Harran canlı bir film platosu.. Bugün Harran’ı kaç kişi biliyor ama biz gördük hayran olduk. O kadar güzel bir yer, dünyanın ilk üniversitesi buradaymış, benim haberim bile yoktu.
Burada filmin yüzde 20-25 i çekilecek, Bakanlık destek vermese de mutlaka yapacağız. Elimizde böyle bir fırsatlar var ama sonra yeterince tanıtım yapamıyoruz diye bas bas bağırıyor herkes..Türkiye artık çok popüler ama buraya denize güneşe geliyorlar. Oysa Anadolu’nun muhteşem tarihi, doğal, kültürel güzelliklerine dikkatler çekilmeli.. Bakanlığın ve devletin bu konuya ağırlık vermesi gerekir. Nazım Hikmet’in bir filmini yaptılar, şimdi kemiklerini getirmeye çalışıyorlar, Rusya izin vermiyor, biz her konuda hep geç kalıyoruz..Bakanlığın böyle bir projeye hemen atılması özel proje diye sahip çıkması lazım.
KENDİ ÜLKEMDE ÇALIŞMA HEVESİM KIRILDI…
Peki kısa ve uzun vadede planlarınız, projeleriniz nedir Metin bey?
Bunu söylemek doğru olur mu bilmiyorum ama benim hevesimi kırdılar aslında. Buradaki heyecanım amacım bambaşkaydı. Ben Fikret Mualla’nın projesi için Türkiye’deyim. O yüzden 7 yıldır gidip geliyorum, bir ayağım da yurtdışında.. Pek çok teklifler aldım, birkaç sinema filmine imza attım, güzel işler yaptım ama kendi ülkemde hevesim kırıldı. Burada kalıp yönetmen olarak tarihi, fantazi ve aksiyon filmlerinde eğitim alanı kurabilirdim Türkiye için ama genel tabloya baktığımda kendi zamanımı harcarım gibi geliyor. İki projeme destek göremedim. Fetih, Muhteşem Yüzyıl gibi fimler çekildi, bunların görsellikleri ve efektleri çok kötü..Herkes de bunun farkında, inanın bana bu konuda bize dışarıdan gülüyorlar. Bunu aşmalıyız diye düşünüyorum. Herkesin kendini eleştirmesi, eğitmesi, yenilemesi gerekiyor.
DİZİ VE FİLMLERDE ANADOLU’NUN YÖRE KÜLTÜRÜ VE YAŞAMI YANLIŞ TANITILIYOR..
Tüm yerli diziler birbirinin tekrarı, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki yörelerde yaşam, insanlar ve kültürleri yanlış tanıtılıyor, aşağılanıyor denildi Harran’daki konferansta. Yöre insanlarının dizilerdeki bu duruma tepkili olduklarını gördük. Siz buna katılıyor musunuz?
Ben Vanlıyım, ama Van hakkında çok şey duyuyorum, hiç ilgisi yok, gidin görün yaşayın. Nasıl muhteşem bir yer kendiniz görün. Burada bir önyargı var. Sanatı, yazarlarımızı kısıtlıyoruz.Türkiye’yi çok farklı tanıyorlar ve biz kendimizi doğru ifade edemiyoruz. Ayrıca yöre yaşamı, şivesi, kültürünü konu alan yerli dizilerle ilgili eleştirilere de kesinlikle katılıyorum.
Her ne kadar ülkeme kırgınım deseniz de, eminim ki onlarca proje dönüyor kafanızın içinde. Bunu gözlerinizden görebilmek mümkün. Ne dersiniz? Neler var sırada?.. ” Söyleyelim mi ” diyor gülerek, bizi sessizce dinleyen turizmci dostum Tülay Yılmaztürk’e.. Hafif bir ipucu veriyor: ” Bir Lawraance of Arabia yapıldı ve Türkleri çok kötü bir şekilde tanıttılar. Hep onları kahraman gösterdiler. Halbuki tam tersi olmuştur. Bizim de tam o dönemi anlatacak çok güzel bir projemiz var. Hazırlıyoruz, biraz zaman alacak. ”
BÜYÜK FİLMLER İÇİN ÖZEL SEKTÖR DESTEĞİ DE ŞART..
Ben tarihi çok seviyorum. Anadolu büyük imparatorluklara ev sahipliği yapmıştır. Bu konuda gerçekten birşeyler yapmak istiyorum, dizi ya da sinema.. Cennetin Krallıkları ya da Gladyatör gibi ses getirecek filmler… Ama bu konuda özel sektörün desteği şart; sanata ve sanatçıya ilgi gösteren kuruluşlar da gerekiyor. Bir Atatürk Projesi yapılamıyor maalesef. 6-7 milyon tl gibi çok komik rakamlarla bu projeyi yapamazsınız. Veda’daki gibi… Bu biyografidir, içeriğinde 1. Dünya savaşı, Kurtuluş savaşı, Çanakkale gibi destan detayları vardır. Hollywood’da böyle bir film yapmak 100 milyon dolardan başlıyor. O yüzden bizim bu konuda büyük bir desteğe ihtiyacımız var. Bir delikanlı çıksın destek versin, ” bana güzel bir Atatürk filmi yap ” desin, ben hazırım hem de dünden..
TURİZMCİLERE ÇAĞRIMIZ VAR..!
Peki ülkemizde turizmcilerin sanata verdiği destek, sponsorluklar konusunda nasıl bir tablo görüyorsunuz? Çok başarılı turizmcilerimizi sinema sektörü ile işbirliğine davet etsek… Buradan nasıl bir çağrıda bulumak istersiniz?
Turizmciler için büyük bir tanıtım fırsatı.. Uzun süredir (30 yıla yakın) yurtdışında yaşadığım için sektörün bu konudaki çizgisini eğilimlerini bilmiyorum ve duymadım. Burada turizmciler kendini tanıtmak için ne kadar çaba safediyor ve bunu konuda neler yapıyorlar bilmiyorum. Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez düşüncesi ile gidip böyle bir projeye destek olsalar onlar da kazançlı çıkacaklar.Çünkü sinemada iyi bir yapım, iyi bir prodüksiyon, çok büyük bir ticarettir. Ama karşılığını vermeden karşılık bekleyemezsiniz. Maalesef ben ülkemde onu göremiyorum. Güzel fırsatlar var. Turizmcileri bu konuda teşvik etmek ve öneride bulunmak isterim. Sanatçılarla turizmciler bir araya gelip çok güzel çalışmalar yapılabilirler. Ülkemiz muhteşem bir film platosu..
NEDEN ” TÜRKLER ” FİLMİ YAPILMIYOR?
Bir Game of Thrones yapılıyor. Vikingler yapılıyor. Neden bir Türkler film yapmıyoruz. Geçenlerde Amerika’da ünlü bir yazar-senarist Vikingler hakkında bir proje yazmış.Bana gönderdi. Neden Vikingler dedim. Türkler olarak yazsak olmaz mı? Var mı hikayeniz dedi. Var dedim. Çok iyi olur dedi. Çünkü böyle farklı hikayeler gelmiyor bize. Genelde Grek, Roma, Pers, ya da Moğollarla ilgili çalışmalar geliyor. Bir iki hafta içinde okumaya başlayacağım yazdıklarını.
Başka neler var yapmak istediğiniz…? ( Başlangıçta pek açıklama taraftarı değildi ama konuştukça açılıyordu Metin bey.. İşte bazı ipuçları..)
Bir de KÜRŞAT var çok istediğim..300 Spartalı filmi yapıldı. Kürşat ve 40 lar..40 Türk tek başına Türk soyunun tekrar biraraya gelmesine ve kurtulmasına neden olmuştur. Bu Çin tarihinde de vardır, fakat biraz da efsanedir ama Kürşat gerçektir. Brave heart yapılıyor,İskoçya’nın tarihi anlatılıyor, Prince of Persia yapılıyor, biz de hikaye çok ama ele alan yok.
Çok istediğim bir proje de İngilizlerin ” Çöl Kaplanı ” dediği, Medine Aslanı lakaplı Fahrettin Paşa’nın hayatını film yapmak.. Abdülhamit dönemini ele alan bir proje.. Bu da kafamın bir yerinde hayata geçmek üzere zamanını bekliyor.
Devletimiz, hükümetimiz, sanatseverlerimiz Kültür ve Turizm Bakanlığı’mız, turizmcilerimiz; bir de sinema ve sanat penceresinden baksınlar tanıtıma…Mısır bile en ağır krizleri sinema ile aştı. Mumya filminin yarattığı etkiyi düşünün.. Kaddafi bile Çağrı’yı yaptı. Türkiye’de bizim kültürümüzle, tarihimizle ilgili doğru dürüst bir film yapılamadı. Sadece yazıklar olsun derim, biz kendi kültürümüze sahip çıkmıyoruz.
Ben buradayım ama kimse yanaşmak istemiyor. Herhalde bazıları için tehlikeyim diye düşünüyorum. Çünkü ” Recep İvedik ” , ” düğün dernek ” gibi filmler biterse, böyle ciddi yapıtlar başlayacak kaygısı var belki de. Bu ve benzeri filmler sinema endüstrisini tamamlamıyor, onlar da olmasa kimse sinemaya gitmeyecekler diye düşünülüyorsa bu çok yanlış…
TÜRK SİNEMASINDA YEŞİLÇAM DÖNEMİ ÖZLENİYOR
Son olarak döneminYeşilçam filmleri ve sanatçıları özleniyor mu sizce?
” Bugün çekilen filmlerle 1960 lı yıllardan sonra çekilen siyah beyaz filmleri karşılaştırdığımda tüm imkansızlıklarla muhteşem eserler çıktığını düşünüyorum.. O zaman daha mı az rating kaygısı vardı. Şimdi herkes kolaya kaçıyor, yaratıcılık ve heves bitmiş durumda. Her konuda bir geriye dönüş başladı. O dönemleri arıyorum. Yeşilçam sanatçıları muhteşemdi. Bunlar yok artık. Şu anda bir iki jön var. O zamanlar nerden baksanız 20-30 jön vardı .Şimdi bir filmle meşhur olanlar bir sene sonra kaybolup gidiyor, kalıcı olamıyor. ”
Metin Güngör’e soracağım sorular zihnimde hızla sıraya giriyordu onu dinlerken. Ancak akşamın geç saatinde çok yoğun geçen günün yorguluğu da üzerimize çökmüştü. Kendisini daha fazla yormamak için teşekkür ederek sohbetimizi noktaladık. Bu güzel ülkenin hangi şehrinde ve tekrar ne zaman karşılaşırız bilemem ama mutlaka ikinci bir röportaj yapacağım kendisiyle. SÖZ..:))
Kaynak: turizmhaberleri.com