Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

blank

blank

blank

blank

blank

blank

Dr. Elif Ozgur
Dr. Elif Ozgur

Denizlerimiz bizi nasıl uyarıyor?

Ülkemiz, bir Akdeniz ülkesi. İnsanlık tarihinin önemli kültürel sıçramaları kadar büyük yıkımlara da sahne olmuş bir yaşam havzasının parçasıyız. Denizden gelen kültürle, denizden gelen yıkımın iç içe geçtiği bir coğrafya burası. Yüzümüzün hep denize dönük olması bu nedenle çok önemli.
 
Denize yüzünü döndükçe gelişip uygarlaşan, denize sırtını döndükçe oradan ne geleceğini bile kestiremeden yok olup giden birçok insanlık öyküsü var bu coğrafyada. Karanlık çağ da aydınlanma çağı da bu denizin etrafında yaşandı…
 
Bilal Karataş ile birlikte hazırladığımız Deniz Müzeleri programında bu hafta denizlerimize, denizlerimizin suyuna bakmayı, hasta mı, sağlıklı mı, denizlerimiz bize ne anlatıyor, bir derdi-kederi var mı, bunları nasıl anlarız; bunu konuşacağız…
 
Bu haftaki program konuğumuz, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Doğal Kaynak Yönetimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mine Çardak.
 
Çevre, ekoloji, mikrobiyoloji gibi alanlarda çalışmalar yapan Çardak, denizlerimizdeki su kalitesini anlamamızın en temel yolu olan bu çalışmalarıyla bize ışık tutuyor. Kıyısında uzanıp güneşlendiğimiz, balığını yiyip, koylarında ruhumuzu dinlendirdiğimiz, üzerinde oradan oraya gidip gelerek kirlettiğimiz, açıkçası çok da iyi kullanmadığımız denizlerimizin sağlığı ne durumda? Bunu nasıl anlarız, deniz bize kendini nasıl anlatır?
 
Mine Hocam ile bizim çok eskilere dayanan bir mesleki ortaklığımız var. Doktora tez örneklemelerimde de Mine Hocam ile birlikte çalıştık. Ayrıca birlikte birçok projede yer aldık. Marmara Denizi, Karadeniz, Ege Denizi, Akdeniz… Mine Hocamın uzmanlık alanı mikrobiyoloji. Deniz suyunun kalitesi hakkında çalışmalar yapıyor. Bir başka deyişle deniz suyu bize ne anlatıyor, bunu çalışıyor.
 
Deniz canlılarını anlayabilmek için öncelikle denizin suyunu anlamak gerekiyor. Dolayısıyla Mine Hocamızın bu konudaki çalışmaları çok önemli. Bu tür bilimsel çalışmalar için hem araç gereç hem teknik donanım gerekiyor. Çalıştığımız akademik kurumların olanakları kısıtlı olduğu için denizde bilimsel çalışma yapabilmek için ticari balıkçı tekneleriyle örneklemeler gerçekleştiriyorduk. Bu da birçok zorluğu beraberinde getiriyordu.
 
Mine Hocam o günleri şöyle anlatıyor: “Örneklediğimiz deniz suyu örnekleri güneş ışığı görmesin diye tekne üzerinde gece yarısı suları süzüp, kimyasal parametreleri ölçmek için hazırlıyorduk. Bana hep diyorlardı ki, ‘Örnekleye örnekleye denizin suyunu bitiriyorsun, bir noktadan su aldın, yetmiyor mu?’ Oysa farklı istasyonlardaki, farklı derinliklerdeki deniz suyunun özelliklerini anlayabilmek, azot, nitrit, nitrat fosfor vb. besleyici maddelerin durumuna bakabilmek için çok örnek alınması gerekiyordu. Canlıların yaşamı için bu değişimleri saptamak kritik önemdeydi…”
 
Biz “balıkları ölçüp sayıp, denizin sularını süzerken” zaman hızla akıp geçti. Denizlerimizde bir insan ömrü için çok hızlı sayılabilecek değişiklikler başladı. Mine Hocamın aktardığı gibi, 2009-2010 döneminde yapılan çalışmalarda yüz yıldır büyük bir değişiklik olmadığı görülen deniz suyu sıcaklıklarının son 10-15 yılda 2,5 dereceleri bulan artışı büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
 
Prof. Dr. Mine Çardak, “Endüstriyel yaşama geçtiğimizden beri en yüksek sıcaklıktayız. Her şey bu şekilde devam ederse 2050 yılında biyoçeşitliliğin denizde ve karada azalacağını öngörüyoruz” sözleriyle nasıl bir sorunla karşı karşıya kalacağımız konusunda hepimizi uyarıyor.
 
Ülkemizin bir zamanlar tarımsal üretimiyle kendi kendine yeten, su sorunu olmayan ülkeler arasında bulunduğunu ancak son yıllarda su fakiri ülkeler arasına sürüklendiğini söyleyen Mine Hocamızın, ülkemizin turizm merkezi olan Antalya’nın denizine ilişkin uyarılarına da dikkatle kulak verdik programda.
 
Son dönemde Antalya kıyılarından kirlilik ve halk sağlığına ilişkin gelen haberlerde artış göze çarpıyor. Bu konuda bir ‘bilgi kirliliği’ olduğu da kesin. Konu hakkında doğrudan uzmanlığı olmayan insanların aktardığı içerikler sorunlu. Denizlerimiz konusunda sağlıklı ve doğru verilere ulaşmanın bu kadar zor olmaması gerektiğine yönelik görüşlerini aktaran Çardak, “Aslında çalışmaların görünür hale gelmesi önemli. Denizle ilgili konularda çalışan nitelikli hocalarımız var. Aynı zamanda ilgili bakanlıklar da çalışmalar yürütüyor. Özellikle deniz mikrobiyolojisi alanında çok az uzman var. Bir elin parmakları kadarız. Uzmanlık alanlarıyla ilgili isimlerden bu bilgileri duymak daha doğru olur. Özellikle de halk sağlığı açısından.”
 
Virüsle bakteriyi ayırt edecek bilimsel temellerden yoksun olan bilgiler, denizle haşır-neşir olduğumuz yaz aylarında “her kafadan bir ses çıkarcasına” hızla yayılırken, aslında bu yanlış iletişim süreci denizlerimizi doğru anlamamızın da önüne geçiyor.
 
Bir yanda denizlerimiz, bir yanda o denizden yararlanmak için dibi zorlayan anlayış, diğer yanda ise yeterince üzerinde durulmayan iklim krizi gibi etkiler. Deniz, yıllar önce bize küsmüştü. Artık isyan ediyor. Kimimizi suyu ile kimimizi balığı ile kimimizi de kokusu, rengi ile uyarıyor. Görüp anlamak, bakıp seyirci kalmamak için hepimize düşen ödevler var.
 
Prof. Dr. Mine Çardak Hocamız, suyuna bakarak denizin isyanını tercüme ediyor hepimize. Sizlerin de kulak vermenizi dilerim. Hepimizin çıkaracağı dersler var bu tercümede.
Herkese iyi seyirler…
 
Dr. Elif Özgür
 
Deniz Müzeleri, 18. Bölüm: Prof. Dr. MİNE ÇARDAK, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Doğal Kaynaklar Yönetimi ABD

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER