80’lerde dalış öğrenmek ve yapmak tamamen pratikten ibaret değilse de, teorik kısmı sok çok küçük gibi görünen bir aktiviteydi. Bunun elbette o zamanki şartlarla çok ilgisi vardı. Bi kere eğitim kitapları (kitap demek ne kadar doğru ise) yabancı dilden tercüme, tuğla kalınlığında teksir ya da fotokopi demetiydi. Zaman zaman baktığımda bu tercümelerin de çok sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. Özellikle deyim içeren cümlelerin ya atlandığını ya da birebir tercüme sonucu başka anlamlara dönüştüğünü ancak bugün görebiliyoruz.
Halbuki elimizdeki tek kaynak olduğu dönemlerde o teksir ya da fotokopi demetleri “kutsal kitap” muamelesi görürdü.
……
90’lı yıllarda yabancı kaynak bulmak 80’li yıllara göre daha kolaydı. Eğitim kitapları resmi tercümelerin yapılarak basılmaya başlanmış olduğu yıllardı. Hatta zaman zaman Dive Magazine gibi dalış dergilerinin bazı sayılarını yurtdışından temin edenlerde görmek mümkündü.
……
Bugün tüplü dalışın teorik kısmının ağırlık kazandığı ama pratik tarafının hala ehemmiyetini koruduğu yıllar olsa da hala teorik kısımlarıyla ilgili yayın bulmak çok kolay değil. Ya bulduğunuz kaynak herhangi bir eğitim kitabı içeriğinin biraz süslü anlatılanı yada kısmen magazinel yönü öne çıkan materyaller. Ancak bu durum sadece bizde değil yabancı ülkelerde de bu türden sıkıntılar var.
…….
İşin özüne inildiğinde basınç, direnç, akışkan davranışı, hidrodinamik gibi fizik konularını anlayabilmek bir altyapı gerektirir. Aslında ortaöğretimde görülen kadarı altyapı olarak yeterli olmakla birlikte işin tıpbi tarafı ortaöğretimde edinilen bilgi ile anlaşılabilir olmaktan uzaktır. Ancak bir dalgıç için dalışın tıbbi tarafında o sıkıntıya neden olanı ve sonucu bilmek yeterlidir. Nasıl bir mekanizma olduğu çok da önemli olmayabilir. Sonuçta biz scuba adlı aracı kullanan sürücüleriz. Yeni bir scuba türü icadetmeyeceğiz, arızalanan scubamızı servise götürmek yeterlidir. Aynı şekilde anfizemin nedenini ve sonucunu bilirsek yeterlidir. Nasıl tedavi edileceği dalgıcın boyunu aşar, tedavi hekimin konusudur.
…….
Her ne kadar eğitimlerde her vücudun farklı olmasından kaynaklı olasılıklar anlatılsa da bu kulağa küpe olacak kıvamda anlaşılmaz. Oysa birçok dert ettiğimiz sıkıntının nedeni vücutların birbirinden farklı olmasından kaynaklıdır.
Mesela yaklaşık olarak her insan yaklaşık aynı akciğer hacmine sahip olmakla birlikte her insanın soluma ile aldığı hava hacmi farklıdır, boşaltabildiği hava da. Bu nedenle aynı deneyime sahip, aynı boy ve ağırlıktaki dalgıçlardan biri diğerinden fazla hava tüketir. Yaşam tarzları farklı olanlar da farklı hava tüketirler. Sporcu bir hayat tarzı ile spordan uzak bir hayat tarzı arasında ciddi bir hava tüketme farkı vardır. Fiziksel farklılıklar, yaşam tarzı farklılıkları, beslenme alışkanlıkları hepsi iyi veya kötü yönde dalışı etkiler. Aynı dalgıç soğukta farklıdır, sıcakta farklı, dar elbise ile farklı, bol elbise ile çok farklıdır. Hatta gece farklı, gündüz farklıdır.
Bu nedenle 50 kg’lık bir deneyimsiz dalgıca bakıp, “ulan bu kadar senedir dalıyorum, hala bu kızın tükettiği kadar az hava tüketemiyorum” gibi hayıflanmanın alemi yoktur.
…….
Bilgi sahibi olmak dalışta önemlidir ama yeteri kadarı önemlidir, fazlası bilimin konusudur. Dalışta bilginize paralel bir pratik deneyiminiz yoksa sıkıntı olur. Bildiğinizi vücudunuza antrenman yaptırarak meleke haline getirmezseniz o bilgiyi sıkıntı halinde kullanamazsınız. Veya kullandığınızı sanırsınız ki o en tehlikelisidir.
İyi dalışlar,
Mehmet Avadan
https://www.facebook.com/mhmtvdn